Overlord
Ainz Ooal Gown'un Büyü Krallığı - 9
Dosyada erzaklar ile ilgili bir şey yazdığı doğruydu ama
miktarı oldukça yeterli görünmüştü. Ancak Albedo öyle dediyse doğru olmalıydı.
Diğer bir deyişle bu
kötü bir durum değil mi? Yine de durum buysa Krallık’tan ya da İmparatorluk’tan
daha fazla şey satın alsak olmaz mıydı? Bunun gibi bir şehrin öyle bir şeye
yetecek kadar sermayesi olmalı değil mi?
Albedo’nun söylediği şeyler Ainz’in şüphelerine cevap verdi.
“Şehir kaynaklar açısından çok iyi bir ardiye görevi
görüyor. Ve aynı zamanda bir ticaret şehri. Ancak Ainz-sama kontrolü aldığından
beri diğer üç ülkedeki tüccarlar burayı çok az ziyaret eder oldu. Bu yüzden de
kalan kaynaklarımızın gitgide azalması durumuyla karşı karşıyayız.”
“Eğer tüccarlardan alamıyorsak başkalarından alalım.
İmparatorluk ya da Krallık olmaz mı?”
“Abla, biz, biz… Bunu yapamayız. Ah, Ainz… Ainz-sama dedi ki
o üç ülkeye karşı güç kullanmamız yasak… Değil mi?”
Bu doğruydu. Her ne kadar gelecekte böyle olmasa bile şu
anlık bu şehirde kontrol sağlayana kadar askeri güçlere bir yasak koymuştu.
Elbette öbür taraf önce saldırırsa konu çok başka yerlere gelirdi.
“O zaman ne yapacağız?”
“Ş… Şey… Endişe etmemize gerek yok. S… Sonuçta A… Ainz-sama
sorunu çözer.”
Her şeyi bana mı
yükleyeceksiniz şimdi? Ainz, Mare’ye karşı çıkmak istedi ama kendini bunu
yapmamak için zorladı. Aura “Anlıyorum!” diye cevapladıktan sonra ise bu iki
çocuğun güvenine ihanet etmek istemediğine karar verdi.
Ancak Ainz gibi basit bir personel doğru dürüst finansal
politika düşünemezdi. Bu sebepten dolayı da Ainz iki kozundan birini oynamaya
karar verdi.
Yavaşça dönen Ainz kendinden emin bir şekilde konuştu.
“Albedo. Bu işle ilgileniyorsun değil mi?”
Diğer bir deyişle tüm yükü bir başka yetenekli kişi olan
Albedo’ya yükleyecekti.
“Evet. Yakın zamanda Demiurge’ün ektiği tohumlar hasada
hazır hale gelecek.”
“Güzel. İkinizin endişelenecek bir şeyi olmasın.”
Saygılı ve tatlı bakışlarla dolu parlak gözleriyle Ainz’e
bakmaları, Ainz’i suçluymuş gibi hissettirdi. Aynı zamanda, bunların bir
yalandan ibaret olduğunu anladıklarında gözlerinde hayal kırıklığı görme
korkusu da kalbine kök saldı.
Yine de şu Demiurge
yok mu… Ne tohumu ekti bilmiyorum ama cidden de inanılmaz.
Ainz hasat hakkında soru sormak istedi ama sormadı.
Bunun sebebi, Ainz Ooal Gown’un her şeyi bilen bir bilge
olması gerekiyordu.
Ekonomi okumam
gerektiğini biliyorum ama tek yapabildiğim o karman çorman kitaplara göz
gezdirmek. Şu Keynesyen ekonomisinin kitaplarını biraz daha okuması kolay
yapsalar olmaz mıydı? Ya da yaşımdan dolayı mı anlayamıyorum?
Ainz YGGDRASIL oyununun mekaniklerinde ustalaşmıştı. Bu
sadece boş bir övgüden ibaret değildi. 700’den fazla büyü öğrenmiş ve bunların
her birinin detayını aklına kazımıştı. Bu özelliği arkadaşlarının bile
şaşırdığı bir özellikti. Öğrendiği her büyü kullanmasa bile karşısındaki
rakibinin gücünü çözmeye çalışırken işine yarayabilirdi. Bu yüzden Ainz, bu
büyüleri ezberlemek için elinden geleni yapmıştı. İş büyü bilgisine geldiğinde
loncadaki kişiler arasında kesinlikle ilk beşe girerdi.
Yine de bunu yapabilmesine karşın akademik konularda tamamen
fikirsizdi.
Eh? Acaba beynim
olmadığı için mi çok şey hatırlayamıyorum?
Ainz bu dünyaya geldiğinden beri birçok şey öğrendiğindi
biliyordu, o yüzden bunun imkansız olduğunu da biliyordu. Ayrıca, bu korkutucu
teorisi karşısında biraz sarsıldı.
“Ayrıca, Ainz-sama’nın onayını gerektirecek bir mesele var…”
“Ne? Onay mı?”
Ainz, Albedo’nun yapacağı hiçbir önerinin onun onayına
gereksinim duymayacağını düşünüyordu. Sonuçta o zeki bir kızdı ve kendi başına
en iyi kararları verebilirdi. Fakat eğer durum buysa organizasyonları tam
anlamıyla işlemeyebilirdi. Sonuçta tepedeki kişiler astlarının hareketlerinin
sorumluluğunu üstlenmek zorundadır. Bundan dolayı da üstlerin eski usul olarak
büyük mühürler taşıması gerektiği sanılabilirdi.
“Birilerinin Kraliyet Başkenti’ne gidip şu insanları biraz
heyecanlandırması lazım. Hizmetkarınızın gitmesine izin veriyor musunuz?”
“Ne?”
Ainz’in boşluğuna gelmişti ve normalden daha yüksek bir
sesle tepki vermişti.
Demiurge etrafta değilken Albedo’yu da göndermek Ainz’i çok
rahatsız hissettiriyordu. Ayrıca şu an şehir konusunda kontrolü de mükemmel
değildi.
Hepsinden öte, bunu daha şaşırtıcı yapan şey Albedo’nun ilk
defa böyle bir şey hakkında konuşmasıydı.
“Eğer seni gönderirsem… Çok sıkıntıya girerim…”
“Öyle mi?” Albedo neşeli bir şekilde güldü “Bir şey olmaz,
Ainz-sama. İşleri hemen halledip yanınıza dönerim.”
“Demek öyle… Peki, kısa sürecekse olur. Nazarick’in ve
şehrin kontrolü kime verilecek?
Aura ve Mare oldukça şaşırmış görünüyordu, bu yüzden onlar
olamazdı. Ben değilimdir, umarım,
diye düşündü Ainz.
“Pandora’nın Aktörü’ne emanet etmeyi düşünüyordum.”
Aura ve Mare “Eğer oysa sorun olmaz,” dediler.
“Demek Pandora’nın Aktörü…”
“Sizin tarafınızdan yaratılmış muazzam birisi, Ainz-sama.
Aynı şu deyimdeki gibi. Baba ve oğul. Ah, özür dilerim. Yüce Varlıkların
yarattığı sıradan kişilere çocuk demem hata oldu. Kabalığımı affetmenizi
umuyorum.”
Albedo’nun ani özrü karşısında Ainz dondu kaldı.
Gözlerindeki kırmızı ışıklar bile sönmüştü.
“Özür dilemeye gerek yok. O… Şey… Benim çocuğum… Üzgünüm. O…
Aptal çocuktan hoşlanmadığımdan değil… Hayır, bu onun suçu da değil… Şey, nasıl
desem… Bir çocuk gibi.”
Farkına bile varamadan herkes susmuştu. Böyle devam ederse
tartışmanın tıkanıp kalacağını biliyordu. O yüzden kendini toparladı ve sordu:
“Eğer Pandora’nın Aktörü’ne bu görevi verirsek Momon’a ne
olacak? Onu kim canlandıracak? Ben mi yapmalıyım?”
“Hayır, öyle bir şey yapmanıza nasıl izin veririz,
Ainz-sama? Momon’a bir keşif görevi verip şehirden çıkartmayı düşünüyordum.”
Hmm, Ainz kafasını
salladı. Momon haline bürünerek biraz rahatlayabileceğini düşünmüş olsa da bir
maceracı rolünü üstlenirken işler oldukça farklı oluyordu.
Birçok sıkıntılı ya da çok dikkatle halledilmesi gereken
durum olacaktı. Bu yüzden de Momon’u bir keşif görevine göndermek ellerindeki
en iyi seçenek olabilirdi.
“Ah, o konu h… hakkında… Eğer Mo… Momon-sama’yı dışarı
gönderirseniz, ş… şehirdekiler nasıl davranacak?”
“Sorun olmayacaktır. Ainz-sama’nın tek hareketiyle burada
çok büyük bir etki bıraktık. İnsanları değersiz olarak görmediğimiz için Momon
oldukça güvenilir biri haline geldi. Bu yüzden tek yapmamız gereken Momon’a,
yerel liderlere ayrıldıktan sonra bizim emirlerimize uymasını söylettirmek.
Böylece bir sorun çıkmayacaktır. Yine de düşününce hepsinin iplerinin
Ainz-sama’nın elinde olduklarından haberleri yok… Düşündüğüm gibi, sadece
Ainz-sama gibi biri buraya geldikten hemen sonra böyle olaylar
planlayabilirdi.”
“Hmm… Momon-sama’ya bu kadar güvenip Ainz-sama’ya hiç
güvenmemeleri oldukça garip.”
“Aynen öyle. Yine de bu, şehri barış ile kontrol edebilmemiz
için çok önemli bir şey. Tek yapmamız gereken Momon’u göndermek ve Ainz-sama’ya
sadık olmaları fikrini onlara aşılamak. Bu birkaç yıl sürebilir ama yapacak bir
şey yok.”
“Güzel. O zaman, Albedo. Pandora’nın Aktörü’ne haber ver.
İşlerini bitirdikten ve kendini hazır ettikten sonra gidip işleri hallet. Başka
bir şey var mıydı?”
“Anlaşıldı. O zaman insan kralını görmeye gittiğimde birkaç
pazarlık yapmayı düşünüyordum. Benimle plan yapmak için o çok değerli
zamanınızdan biraz ayırabilir misiniz?”
“Hmm… Bana sonra getirirsin.”
Yapması gereken tek şey Albedo’nun evraklarına mühür basmaktı
zaten.
“Ek olarak, sormaktan biraz utansam da bana yeni birkaç
kıyafet takımı verseniz çok mutlu olurum. Orada kıyafetlerimi değiştirmem
gerektiğini düşünüyorum.”
“Demek öyle. O zaman sana kendi kıyafetlerimden birkaç set
veririm. Sonra bana hatırlat. Bahsi açılmışken, Demiurge… Ya da boş ver. Sorun
değil. O zaman, haydi devam edelim… Siz ikiniz de burada olduğunuza göre siz
ikinizden de fikir duymak istiyorum.
***



