Overlord
Baharuth İmparatorluğu -22
“Kuh!”
Ainz kaçınmakta başarısız olmuştu ve bedeni
geriye doğru fırlarken bedeninden çatlama sesleri geldi. Yüksek Seviye Fiziksel
Bağışıklık yeteneğini kapattığı ve ezici saldırılara karşı zayıflığı olduğu
için bu darbe çok fazla hasar vermişti. Ainz’in bedeni birkaç metre, hayır, on
metreden fazla bir şekilde havada uçtu. Tıpkı sopayla bir topa vurulmuş gibi.
Ardından yere çakıldı ve birkaç kez takla attı.
Gök gürültüsüne benzeyen tezahürat,
kalabalıktan tekrar yükseldi.
Ainz, yerde sürüklenirken Jircniv’in neşe dolu
çığlıklarını duyabiliyordu ve bu yüzden adama karşı olan iyi niyeti biraz
azaldı.
Lanet olsun, müttefik ülke değil miyiz biz
yahu? Müttefikin olan bir kralın yere yığılmasına en azından birazcık
endişelenmen gerekmiyor mu?
Her ne kadar hasar olsa da Ainz artık acı
hissetmiyordu ve bulunduğu yerden Savaş Lordu’na dikkatle baktı.
Saldırısını izleyen başka bir saldırı
olmamıştı.
Tezahürat sesleri azaldı ve tüm arenayı tekrar
bir sessizlik kapladı. Neden Savaş Lordu saldırısına devam etmemişti? Hayır,
neden Savaş Lordu eğiliyordu? Savaş Lordu’nun hareketlerini yavaşlatan şey
neydi?
Ainz incelikle ayağa kalktı ve üstündeki
tozları silkeledi. Havaya uçurulmasından pek de rahatsız olmuşa benzemiyordu.
Tam tersine, Savaş Lordu’nun hareketleri ise
oldukça ağırlaşmıştı.
Ainz kıkırdadı.
Şov şu anda daha iyiye gidemezdi.
Ainz, ahenksiz seslerin arasında orijinal
pozisyonuna döndü Savaş Lordu endişeli bir şekilde sordu:
“Bu-Bu da ne? Zehir... Hayır, bu ne böyle?”
“Kuralları çiğnemedim. Bu gayet uygun bir
karşılaşma. Ancak o şey bir ‘zehir’den çok daha öte bir şey. Dokunuşum ile
rakibimin vücuduna negatif enerji nüfuz ettirebilirim. Ancak bir Troll’ün
yenilenme yeteneğinin onu iyileştirebilmesi lazım.”
Ainz, Savaş Lordu’na dokunurkenki hareketin aynısını
yaptı ve parmaklarını açıp kapadı.
“Ancak, buna ek olarak başka bir yeteneğim daha
var. Dokunarak fiziksel yetenek hasarı verebilirim. Bu sebepten dolayı gücün ve
çevikliğin azaldı. Bunu iyileştirebileceğini düşünmüyorum, değil mi?”
Ainz’in bildiği kadarıyla Troll yenilenmesi
sadece hasarları iyileştirebilirdi, vücudu zayıflatan şeyleri değil.
“Bir başka deyişle, Savaş Lordu, sana ne kadar
çok dokunursam özelliklerin o kadar azalacak ve en sonunda bir tırtıl gibi
kalacaksın.”
Doğal olarak, bu bir yalandı.
Düşmana yetenek dezavantajları verebilirdi,
burası doğruydu ancak bunun da bir sınırı vardı. Bu özellikleri sıfıra
indiremezdi. Elbette düşmanının bunu bilmesine imkan yoktu.
Ancak bu yeteneğe sahip başka namevtler de
vardı, o yüzden bilip bilmediği konusunda tam emin olamazdı. Namevtler ile
savaşmadığı konusunda blöf yapmış olabilirdi ve onlarla ilgili bir şeyler
bilmesi de olasıydı.
Bu yüzden de Ainz açık bir şekilde ırkının
ismini açıklamıştı.
Overlordlar
oldukça güçlü bir ırk ve sen onlar hakkında hiçbir şey bilmiyorsun.
Savaş Lordu’nun zihnine bu izlenimi bıraktıktan sonra Ainz’in güçlerinin
gizemli ve akıl ermez olduğunu düşünecekti. Ainz, namevtler arasında en yücesi
olduğundan da bahsederek aklındaki huzursuzluğu iyice artırmıştı.
En önemlisi de Savaş Lordu’na gereksiz bir
açıklama vermişti. Bu da onun kafasını yalan bilgilerle karıştırmak içindi.
Açıkçası, tüm savaşlar aldatmaya dayanır.
Ainz, yetenek dezavantajlarını yenileyemeyen
Savaş Lordu’nu sakince inceledi.
İncelemesinin sebebi Savaş Lordu’nun
hareketlerinde blöfün olup olmadığıydı.
Bir şekilde yetenek dezavantajlarından kurtulma
yeteneğine sahip olup Ainz’in savunmasında açık yaratmak için kullanmamayı
tercih etmiş olabilirdi. Ainz’in bilmediği, doğuştan gelen bir yeteneği ya da
gizli bir yeteneği de olabilirdi.
Birisi, rakibini sadece aralarındaki güç farkı
çok fazla olursa ezip geçebilirdi.
“Sebep olduğum yetenek dezavantajları zamanla
da iyileşmeyecek. Tüm fiziksel özelliklerini parça parça azaltacak ve son
darbeyi de asamla vuracağım, anladın mı? Eh, anladıysan devam edelim.”
Ainz öne adım attı ve Savaş Lordu da yavaş bir
şekilde savaş duruşuna geçti.
Miğferi yüzünden Savaş Lordu’nun yüzünü
göremiyordu. Kendi kendine gülüyor muydu yoksa kaygılı mıydı?
Umarım ikincisidir...
Ainz, asasını tutmayan sol elini oynattı. Savaş
Lordu da buna cevaben yerini değiştirdi. Oldukça farkında olmalıydı.
Savaş Lordu şu an büyük ihtimalle endişelenmesi
gereken tek şeyin sol eli olduğunu düşünüyordu.
Bu kadardı. Ainz, deneyleri sırasında bedeninin
herhangi bir yeriyle temas hasarı verebileceğini keşfetmişti. Hatta isterse
kafa bile atabilirdi.
Ainz yaklaştıkça Savaş Lordu ondan uzaklaşmaya
başladı.
Ainz soğuk bir şekilde güldü.
İkilinin hareketleri, seyircilere avantajın
kimde olduğunu çok net bir şekilde gösteriyordu.
Aramızdaki fark ne biliyor musun Savaş Lordu?
Elbette, bir savaşçı olarak benden iyi olabilirsin. Ancak bizi çok net bir
biçimde ayıran bir şey var.
Kendisi ve Savaş Lordu arasındaki en büyük fark
HP idi.
Ainz’in toplam canı seviye 100 bir
karakterinkine eşitti. İki taraf da savunmalarını bırakıp dümdüz birbirlerine
saldırsalar Ainz kesinlikle galip gelirdi.
Ancak asıl problem dövüş sanatlarında
yatıyordu. Ainz'in bilmediği saldırılar.
“Büyü kullanmamak dışımda kendime bir kısıtlama
daha getirdim. Bu da büyü eşyalarının
kullanımını kapsıyor. Bu müsabaka sırasında sana karşı büyülü eşyalar
kullanmadım. Bir başka deyişle, kendime ekipman kısıtlaması getirdim. Yine de
bu bana avantaj da sağladı.”
Ainz, YGGDRASIL’den kalma birçok büyülü eşyaya
sahipti. Onların her biri bu dünyada eşsiz birer hazine demekti. Bu sebepten
dolayı, Ainz onlardan birini kullansaydı çok rahat bir şekilde kazanabilirdi.
Ancak Ainz bunun uygun bir müsabaka olduğunu düşünmüyordu.
Bu sebepten dolayı da düşük seviyeli eşyalar
kuşanmıştı.
“Kendimi, senin seviyendeki birinin
kullanabileceği silahlarla kısıtladım. Bir diğer yandan da bunun, yeni
kazancımı test etmek için çok iyi bir yol olduğunu hissediyorum.”
Ainz asasını yere sapladı ve belinde
konumlandırdığı dört küçük hançerden ikisini çekti. Onları sıkıca kavradı.
“Momon’dan ödünç aldığım şu silahları bir
deneyelim bakalım.”
Savaş Lordu büyük ihtimalle Ainz’in zırvaladığı
şeyi anlamamıştı. Ainz'in ise onu aydınlatma gibi bir arzusu yoktu. Savaş
Lordu’ndan çok kendi kendine konuşuyordu.
“Pekala, başlıyorum o zaman.”
Ainz o tuhaf duruşu taklit edemezdi. Ancak
biraz pratikten sonra benzer bir şekilde koşmayı öğrenmişti. Serbest bırakılmış
bir ok gibi Savaş Lordu’na fırladı.
Mesafe oldukça azdı. Ancak rakibinin
saldırısından önceki kısa açıklığa rağmen Savaş Lordu sopasını ona doğru
sallamayı başarmıştı. Darbe bu sefer yetenek dezavantajları yüzünden daha
yavaştı ancak yine de hedefini bulacaktı.
Ainz, o kadın gibi muazzam kaçınmalar
yapamıyordu. Ancak Ainz’de de o kadının yapamadığı bir şey vardı.
Yeteneğini aktive etti ve Savaş Lordu’nun
hareketleri bir anlığına durdu.
Ainz aralarındaki mesafeyi kapattı ve
hançeriyle beraber omzuna doğru saldırdı. Bu tam güçlü darbe, koşma hızıyla da
birleşince bir ok gibi gelmişti.
O kadın geçmişte ona vurduğunda, Ainz’in
büyüyle yaratılmış, adamantitten daha sert olan zırhına hasar verebilmişti. Bu
saldırı da onunla aynı seviyede bir saldırıydı ve hançer Savaş Lordu’nun
zırhını ve derisini delerek Savaş Lordu’nun bedenini parçalamıştı.
--Ancak tam o sırada--
“[Post Kuvvetlendirme], [Büyük Post
Kuvvetlendirme]!”
Savaş Lordu, dövüş sanatlarını aktive etti.
Sanki bedeninden, hançerin ucunu geri püskürten
bir şey salınmış gibiydi.
Korkutucu olan şey, Ainz’in tüm gücüyle yaptığı
saldırı bir sıyrık denecek kadar az hasar vermişti. Troll yenilenmesi ile
birlikte bu hasar da saniyeler içinde iyileşirdi.
Savaş Lordu’nun güveni bununla birlikte yerine
gelmiş olmalıydı. Ancak Ainz’e doğru savurulmuş sopa hala çok hızlıydı ve
Ainz’in tüm gücüyle yaptığı saldırıdan sadece bir sıyrık almıştı. Bu elin
galibinin Savaş Lordu olduğunu söylemek zor olmazdı.
Ancak bunu söylemek çok aptalca bir şey olurdu.
“Aktive ol.”
“Goh! Gowaaaaaaah!!”




