Overlord
Ayaz Ejder Lordu- 22
“...Bu
konuda ne kadar özür dilesek azdır. Kısa kılıcı bırakıp cevheri aldı ve onu
size geri veremiyoruz. Arama ekiplerimizi çoktan yolladık ve bulur bulmaz geri
vereceğiz. O hâlde eğer izin verirseniz, size o zırhın yerine başka bir şey
sunmak isteriz. Bize verdiğiniz cevhere kıyasla sönük kalıyor, fakat şu an
gösterebileceğimiz en büyük çaba bu.”
“Bu
üç adamantit zincirli zırh setini hazırlamayı ve onları yeteneğimiz el
verdiğince efsunlamayı planlıyoruz.”
“E-Eğer
bir kalkan isterseniz, size orichalcumdan bir tane yapabiliriz.”
“Umu.”
Kendisi
şikayeti olan kötü bir müşteri olduğundan, şimdi olay çıkarmanın tam sırasıydı.
Ancak Ainz böyle bir müşteri olmak istemiyordu.
Yine
de cevherin kaybı─
─Bana
bir zararı var mı? Nadir bir şey değil; bende ondan daha çok var. ...Ve metalin
burada bulunmadığını biliyorum, fakat başka bölgelerde bulunabilir. O hâlde
daha fazla zırh seti almak daha iyi olur, değil mi? Bir de onları
efsunlayacaklarını söylediler... Ayrıca cevheri de bulurlarsa diğer eşyaları
geri isteyemezler, değil mi? O zaman bu baya sağlam bir anlaşma olur...
“...Eğer
sizde yoksa, yapacak bir şey yok. Bu mevzuyu burada kapatalım. Bunu daha sonra
Zenberu’yla görüşün ve ne istiyorsa hazırlayın.”
Cüceler
rahatlayarak nefes verdiler.
Onlara
daha zorlu zamanlar yaşatmalı mıydı? Yine de insanlar adiliğinden ötürü
krallığından şüphe duyarsa bu kötü olur. O hâlde belki de tekliflerini kabul
etmek, başkalarının onu cömert biri olarak görmesini sağlardı.
Yine
de bir iki istekle iyi olurlardı.
“...O
hâlde bir şey daha isteyebilir miyim?”
“...İsteğiniz
nedir Majesteleri?”
Donuk
sesleri, hâlâ ona karşı tetikte olduklarının bir göstergesiydi.
“Bu
kadar gergin olmanıza gerek yok. Bu önemli bir mevzu değil sonuçta. Yalnızca
rün demircilerinin alımı konusunda ülkenizin desteğini istiyorum.”
“B-Bundan
kastınız nedir?”
Ülkede
bir kutlama düzenleyip onların ülkemde çalışacağı konusunu halka duyurur
musunuz? Bu onları kesinlikle mutlu eder.”
Cüceler
birbirlerine baktılar ve hemen kafa salladılar.
“O
hâlde... Lütfen yemek konusunu ulusumun halletmesine izin verin. Bunları
hazırlamak biraz zaman alacak, umarım bir süre burada kalmamı sorun etmezsiniz.”
Cüce
tarafından herhangi bir itiraz yoktu.
Ainz
içten içe güldü. Artık E-Rantel’e dönmesine gerek
yoktu.
En
başta bu konu üzerine daha fazla zaman harcayacağını sanmıştı, ama Kraliyet
Başkentini çabucak alıvermişti. Bu çok kötüydü.
Bunun
ilk sebebi Albedo’yu, [Mesaj] kullanarak İmparatorluğun
kulluk isteği konusunda bilgilendirmek ve bunu Demiurge’la
planlamasını sağlamak istemesiydi. Eğer
o burada olsaydı işler çok kötü olurdu. Bu yüzden Ainz’in
geri dönmemek için bir sebebe ihtiyacı vardı.
Ayrıca
Cücelerle olan dostluğunu geliştirmek istiyordu ve bu da gayet makul bir sebepti.
Ainz
ayrıca Cüce şehrinden üç tane şey öğrenmek istiyordu:
1:
Oyuncuların olup olmadığı. Eğer şu an hiç yoksa bile, geçmişte bazı oyuncular
olmuş olabilirdi.
2:
Rün ve ona dair bilgileri daha fazla araştırmak. Bu konuda yeterince şey
bilmiyordu. Rün demircilerinden az çok bir şeyler öğrenmişti; rünler uzun
zamandır vardı, ama ne zaman ortaya çıktıkları veya kimin çıkardığı
bilinmiyordu. Bunun sebeplerinden biri İblis Tanrıların çıkardığı kargaşaydı,
ama Hejinmal’in kitaplarında veya Hazinede buna dair
bir bilgi yoktu.
3:
Demircilik ve cevher konusunda bilgi edinmek. Rün demircilerini bu konu için
atadığından, yapması gereken tek şey bilgileri onlara yavaş yava şvermekti.
Ancak beklediği gibi burada hiç prizmatik cevherler yoktu.
İkinci
kısma gelince, Ainz, Cücelerin gelecekte Kraliyet Başkentine döndüklerinde daha
fazla şey bulmasını istiyordu, bu yüzden onlarla sıkı bir dostluk kurmaya
niyetliydi.
***
Uzun
masalarda bir sürü tabak vardı ve her biri de çeşit çeşit yemekle doluydu.
Dumanı
üstünde yemek, çekici bir aroma yayıyordu ve bu da Ainz’i
cezbetti.
Namevt
olduğundan Ainz yemek arzulamıyordu, ama Suzuki Satoru’nun
kalıntıları arzuluyordu. Biraz deneyip lezzetinin nasıl olduğuna dair merakını
gidermek istiyordu.
Bu bedenin iyi ve kötü
yanları var...
Açlığını
zapt edebilirdi, ama merakını asla. Sonuçta merakı, zihninin bir parçasıydı ve
bu da namevt bedeni tarafından etkilenmiyordu.
Eğer
karşısındaki yemekler E-Rantel veya Nazarick tarafından yapılmış olsaydı belki
merakını cezbetmezdi, ama bunlar Cüceler tarafından yapılmıştı.
Rün
demircileri tüm ailelerini Büyü Krallığı’na getirmek
istediğinden, etkinliğin yemeklerini karıları, anneleri, kızları ve diğer kadın
akrabaları yaptı. Tabii ki buradaki 2000 kişilik yemeğin çoğu Ainz ─ Nazarick tarafından tedarik edilmişti.
Tabii
ki Ainz eşyaları boşa harcayan biri değildi, bu yüzden bunların çoğu E-Rantel
mutfağındandı. Et, Ejderler tarafından sıradağlardan toplanmıştı, şarap
tüccarları E-Rantel’de kalan Krallık ve İmparatorluktan
geliyordu.
Masalar
yemeklerle doluydu, ama kadınlar yine de kendi yaptıkları yemekleri sunuyordu.
Cücelerin
kadın ve erkekleri arasında çok az görüntü farkı vardı. Aralarındaki en büyük
fark sakal şekilleriydi. Erkeklerin sakalları çok uzundu ve genelde üç kez
örülüydü, kadınların sakallarıysa seyrekti. Seyreklerdi, ama yine de sakalları
insan erkeklerinkine benziyordu. Ancak kadınların burunların altındaki sakalları
kesmek gibi bir alışkanlığı vardı.
Bunun neresi alışkanlık
bilmiyorum... Kültür farkı sanırım. Büyü Krallığı boyunduruğu altına çeşit
çeşit insanımsıyı aldı. Bu mevzu üzerine çok fazla kafa yormak, gelecekte bazı
sıkıntılara yol açabilir.
Ainz
bakışlarını hâlâ yemek servis eden kadınlara çevirdi. Gözleri karşısındaki
sayısız Cüce kafasıyla buluştu ve karşısında yükselen platforma kilitlendi.
Büyülü
Krallık’a bağlı demircilerin bazıları, Konsey
üyeleriyle duruyordu.
Ve
ardından Konsey onları Büyü Krallığı’na göçme konusunda
bilgilendirdi.
“Başladı.”
“Demek
başladı.”
Cevap,
Ainz’in yanındaki Gondo’dan
gelmişti.
“...Onların
temsilcisi sensin. Önlerine çıkmamanda sorun yok mu?”
“Beni
biraz rahat bırakın Majesteleri. Bir rün demircisi olarak resmen işe yaramazım.
Benim gibi birinin onları temsil etmesi resmen utanç verici olur. ...Siz daha
iyi bir seçim olmaz mıydınız Majesteleri?”
Ainz
ve Gondo bir anlığına bakıştılar ve kıkırdadılar.
Ainz
doğal olarak sahneye çıkıp insanları selamlamak istemiyordu. Az önce
söyledikleri yalnızca zoraki şeylerdi.
“Yine
de...” Gondo’nun ifadesi
ciddileşti. “Size ne kadar teşekkür etsem azdır
Majesteleri.”
“Nedenmiş
o?”
“Bu
bir elveda partisi. Lütfen sahnedeki kişilere bakın.”
Ainz
bir kez daha sahneye baktı. Konuşmayı bitirmemişlerdi ve akla gelen tek şey
buydu. Ancak Gondo bu konuyu açtıktan sonra hiçbir şey fark etmediğini
söylemesi duygusuzluk olurdu.
“Umu...
Anladım.
En
nihayetinde uygun bir cevabı kendisini gizlemek için kullandı.
“Tıpkı
majestelerinin tahmin ettiği gibi. Herkesin gözleri değişti.”
“Kesinlikle
değişti,” dedi Ainz hiç düşünmeden, ama hâlâ neler
olduğuna dair bir fikri yoktu. “Ama bunun sebebi ne ki?”
Gondo
kıkırdadı, bunu komik buldu.
“İnsanların
onlara yeniden gururla bakmasının getirdiği sevinç. Bugün daha önce hiç görmedikleri
malzemelerle ve alkol çeşitleriyle verdikleri bu parti, rün demircilerine
satıldıklarını değil, Büyülü Krallık tarafından işe alındıklarını göstermek
içindi.”
“Sizden
çok şey bekliyorlar, farkında mısınız?”
“Mm.
Bir seferinde Majestelerinin nezaketinin karşılığını ödeyeceğimi söylemiştim.
Bu diğerleri için de geçerli. Çok teşekkür ederim. Uups, görünüşe göre vakti
geldi Majesteleri.”
Gondo’dan büyük bir bira bardağı aldıktan sonra, bardağı tıpkı
diğerleri gibi masaya vurdu. Ardından Ainz kadeh kaldırdı ve içemeyeceği için
onu Gondo’ya geri verdi.
Kendilerini
bunca zamandır tutan Cüceler bir anda hareketlendi. Bir sürü Cüce yemeğe
saldırdı, karşılarındaki yemekleri löp löp götürüyorlardı.
“Bu
da ne? Müthiş bir şey! Bunu cidden karın mı yaptı?”
“Mm.
Malzemeleri Majesteleri sağladı. Denerken çok fazla hata yaptık.
