Overlord

10 Kasım 2018
Çeviri: Kyuuseishu
Düzenleme: -
4975 Görüntülenme
Bu bölümü 36 Kişi beğendi.
Cilt 10

Ainz Ooal Gown'un Büyü Krallığı - 3

Ainz bunun gurur duyulacak bir şey olmadığını biliyordu, bu yüzden kendini suçlu hissetti.

Suçu başkalarına atmak bir üste, bir patrona uygun bir hareket değildi. Ainz bunu biliyordu, yine de asaletini koruması için bir şeylere ihtiyacı vardı.

Kendi astlarını feda ederek kendini koruması gerekiyordu. Bu konuda yapabileceği bir şey yoktu.

“Özür dilerim.”

“Ah, en içten özürlerimi sunuyorum!”

“Sorun değil. Kendi kendime konuşuyordum sadece. Üstüne alınma. Şimdi düşündüm de…”

Ainz sorusunu sorarken seçtiği sözcüklere elinden geldiğince dikkat etmeye çalıştı.

“Sormak istediğim bir şey vardı. Bu cübbe sence de benim için fazla şatafatlı olmadı mı?”

“Kesinlikle hayır! Sonuçta neredeyse her şey sizin üstünüzde güzel duruyor Ainz-sama! Her ne kadar ana rengi siyah seçip ikincil renk olarak da koyu kahverenginin de yakışacağını düşünsem de öyle renkleri bir arada giymeniz sizin diğer özelliklerinizi pek öne çıkartmazdı, Ainz-sama! Bunların hepsi başkalarının gözünse sizin güçlü imajınızı öne çıkartmak iç…”

Ainz kızın makineli tüfek gibi akan sözlerini kesti.

“Sorun değil. Uyuyorsa benim için problem yok. Pekala, beni giydirebilir misiniz?”

“Anlaşıldı!”

Beşinci ve diğer hizmetkarlar işe koyuldu.

Ainz sabit dururken hizmetçiler sessizce Ainz’in kıyafetlerini çıkarttılar. Her ne kadar bir iskeletten ibaret bir vücudu olsa da kadınlar tarafından kıyafetlerinin değiştirildiği gerçeği onda bir utanç patlaması yaşattı.

Ancak tabii ki böyle bir ifade takınmak mutlak bir hükümdara yakışmazdı.

En azından Jircniv için bu böyleydi. Ayrıca Ainz okuduğu kitaplardan birinde de böyle olduğunu görmüştü.

Ainz sabit durarak hizmetçilerin işlerini yapmasına izin verdi. O sırada da sessizce giyim aynasından kendine baktı.

Kısa süre sonra aynada kızıl cübbeli kendisini görebiliyordu. Tıpkı tahmin ettiği gibi oldukça şatafatlıydı. Hem de gereğinden fazla şatafatlıydı.

Hayır. Bu dünyadaki estetik anlayışı oldukça farklı. Şu anda bildiğim kadarıyla bu tarz kıyafetler bir hükümdar için uygun kıyafetler.

Hamsuke’yi buna bir örnek olarak hatırladı ve rahatsızlığını az da olsa dindirdi.

“O zaman gidelim.”

Beşinci’nin eşlik etmesiyle birlikte ilerlemeye başlayan Ainz’in aklından geçen şeyler derince bir iç çekme isteği olmuştu.

 

***

 

Sallanan, şatafatlı kızıl cübbesi ile birlikte ofisine gelmişti Ainz. Kapıya yaklaştığı anda Beşinci hızla ileri çıktı ve kapıyı Ainz için nazik bir şekilde açtı.

Sadece bir kapı işte. Bırakın da ben açayım, demek istiyordu bazen. Ancak hizmetçinin yüzündeki “Vaay, şuna bakın, çalışıyorum ben be!” diyen ifadeleri görünce Ainz’in elinden bunu kabullenmek dışında bir şey gelmiyordu.

Ainz, Beşinci ve Sekiz Kenar Suikastçısı ile birlikte ofisine girdi.

Odanın ortasında bulunan masa tıpkı kendi odasında bulunan masa gibiydi ve bir ağırbaşlılık havası yayıyordu.

Tıpkı yatağı gibi bu masa da Nazarick’ten getirilmişti. Odanın derinliklerinde bir bayrak asılıydı. Ainz Ooal Gown’un bayrağı. Büyü Krallığı’nın bayrağı.

Ainz oda boyunca yürüdü ve balkona yaklaştı.

Balkonda camdan bir kutu vardı. Çok büyük değildi ve içinde bir yağmur ormanı iklimi bulunuyordu. Ainz kemiksi parmağını kutuya doğru uzattı ve bir yaprağı kaldırdı. Yaprağında altında, güneşten kaçarak karanlık bir yere gizlemiş bir yaratık vardı.

Parlak renkli bedeni yapışkan ve aynı zamanda kaygan bir mukus ile kaplıydı. Bedeninin ön kısmı ise bir insan dudağı şeklindeydi.

Ainz gözlerinin önünde duran Dudak Böceği’ni dikkatlice inceledi.

“Gayet iyi bir renk. Oldukça canlı gözüküyorsun.

Ona daha önceden söylenmiş bir şeyi hatırladı. Renk oldukça önemliydi. Ayrıca önüne birkaç farklı Dudak Böceği konulup enerjilerinin renklerine göre değiştiğini öğretildiğini de hatırlıyordu. Ve şu anda önündeki Dudak Böceği de diğerlerinden çok daha canlı duruyordu.

Ainz yakındaki bir tabakta bulunan kabak yapraklarından taze bir tanesini aldı.

“Gel bakalım Nurunuru-kun, yemek vakti geldi.”

Yaprağı Dudak Böceği’ne yaklaştırdı. Dudak Böceği de ondan bir ısırık aldı. Ainz yaprağı ona bıraktığı anda Dudak Böceği çılgın bir şekilde yaprağa saldırdı.

Ainz iki adet yaprak daha aldı. Dudak Böceği onları da yiyip bitirmeye istekli görünüyordu.

Burada durmaya karar verdi çünkü Entoma ona çok fazla beslemenin iyi olmayacağını söylemişti.

Ainz karnı doymuş, mutlu Dudak Böceği’ni cam kutudaki gölgeli evine, yani en çok sevdiği yere geri bıraktı.

“Başta biraz tiksindirici duruyor ama ona biraz baktıktan sonra büyüyor ve oldukça tatlılaşıyor.”

Ainz birinden çok kendi kendine konuşmuştu. Cam kutunun kapağını kapatırken yüzünde neşeli bir gülümseme vardı. Kutu çok sağlam değildi ve Dudak Böceği cidden istese kaçabilirdi. Ainz’in bu kutuyu kullanma nedeni içindeki yaratıkla oldukça iyi ilgileneceğine dair kendine güvenmesiydi. Gerçi bu paralı bir canavardı ve sadece altınla çağırılabiliyordu, bu yüzden kaçıp kaçmayacağının bir garantisi yoktu.

Ainz elini nazikçe yakınındaki bir beze sildi ve sabahki işini bitirdikten sonra sandalyesine oturdu. Ağırlığını geriye doğru verdi ve bedeninin sandalyeye gömülmesini sağladı.

Ah, iş… diye düşündü Ainz. Resmi bir çalışma saatim yok ama yine de kalbim bu zamanlarda çalışmamı söylüyor. Sanırım eski alışkanlıklar kolay ölmüyor.

Masanın üstünde ne bir toz zerresi ne de bir belge vardı.

Bu Suzuki Satoru’nun masasının tam tersiydi.

Tüm bunların sebebi gece boyu çalışması gerekmemesiydi. Ainz’in görevi büyük kararlar vermekti, küçük detaylarla ilgilenmek değil. Ana konuyu belirledikten sonra astları bunu hemen uygulamaya koyuyordu.

Yine de… Asıl zor olma sebebi de bu zaten. İlk defa anladım ki bir işin zorluğunu belirleyen şey kişinin o işe ne kadar sorumlulukla yaptığıymış. Fiziksel olarak yorulmaktan çok zihinsel olarak yoruyor. Ve kesinlikle çok daha fazla da stresli. Ah, başlama zamanı geldi mi?

Saatine bakmasına gerek yoktu.

Tam o anda kapı tıklandı. Kapının yanında duran Beşinci, kapıdaki kişinin kimliğini belirtti.

“Ainz-sama, gelen kişiler Albedo-sama ve Büyük Lichler*.”

Beşinci’nin sözlerinde bir saygı vardı, çünkü Büyük Lichles bizzat Ainz’in yarattığı varlıklardı.

“Anladım. Girebilirler.”

Beşinci kapıdan birkaç adım uzaklaşarak ziyaretçilere yol açtı. Albedo ve Büyük Lichlerden altı kişi odaya girdi.

“Günaydın, Ainz-sama.”

Albedo’nun selamlamasından sonra Büyük Lichler derin bir şekilde kafalarını eğerek selam verdi.

“Günaydın Albedo. Bugün hava oldukça güzel gibi duruyor.”

“Evet öyle. Tüm günün güneşli geçeceğine dair raporlarım var. Elbette bu dünyanın mutlak hükümdarı olarak bu sizin istediğiniz değilse istediğiniz zaman havayı değiştirebiliriz. Yapalım mı, Ainz-sama?”

Bu, bir konuşmaya başlamak için oldukça gereksiz bir konuydu. Albedo’nun konuşmaya böyle bir öneriyle başlayacağını tahmin etmemişti.

“Gerek yok. Havadaki değişimleri severim. Güneşli günler gayet iyi. Yağmurlu bir günde gürleyen şimşeklerin ayrı bir tadı var. Nazikçe yağan karlar ise oldukça ilgi çekici. Sadece havadaki doğal değişimleri izlemek bile oldukça keyifli.”

Ainz bu dünyanın sürekli değişen iklimini seviyordu. Bu bozulmamış dünyada eski yoldaşlarından Mavi Gezegen’in sözleri çok daha anlam kazanıyordu: “Yağmur aslında doğanın bize verdiği bir nimettir.”

Doğayı kendi akışına bırakmak en iyisiydi.

“Peki, anladım… Tabii ki havayı değiştirmek gibi bir niyetinizin olduğunu anlamıştım ama yine de emin olmak istedim Ainz-sama. Sonuçta isteklerinizi bize direkt olarak emreden bir lider değilsiniz.”

“Öyle mi? Ben pek de öyle düşünmüyorum…”

Ainz biraz düşündü ama arzuladı bir şey aklına gelmedi. Suzuki Satoru olduğu zamanlarda zihni YGGDRASIL ile doluydu. Bedeni böyle olduğunda ise işler daha da kötüleşmişti. Bunun bir ölü olmanın verdiği yan etkilerden biri mi olduğundan emin değildi, fakat hep böyle olma şansı oldukça yüksekti. Eğer arzuladığı bir şey olsaydı bunlar herhalde nadir eşyaları toplamak olurdu. Ve ayrıca…

Ainz kendi yalnızlığına gülümsedi ve nazikçe elini salladı.

 

 

*Lich: Bazı fantastik evrenlerde bulunan, öldüğü hâlde büyü kullanarak bir şekilde ölüme karşı gelmiş namevt (undead) varlıklar. Genelde nekromanside uzmanlardır.

 

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Pika-sama (98 puan) Üye
2022-02-21 15:59:35
Bir deri bir kemik kalmışsın yok sadece kemiklerin kalmış ama sen hala çalışma peşindesin cık cık olmaz böyle
CodeKX (1676 puan) Üye
2022-01-22 14:16:33
Çeviri edit için teşekkürlerrrrr
Wickedleopar (1864 puan) Üye
2021-11-19 15:57:04
Teşekkür ederim
Demiurge (3142 puan) Üye
2021-01-24 18:23:30
çeviri için teşekkürler
stakr (27 puan) Üye
2021-01-05 20:37:53
elinize sağlık
ozant40 (42 puan) Üye
2020-09-24 08:19:04
Eline sağlık ağam
ARS (1843 puan) Üye
2020-08-05 16:25:50
Bölüm için teşekkürler.
Bazil (1684 puan) Üye
2020-06-25 15:39:15
Emeğiniz için teşekkürler
Sebleuz (5 puan) Üye
2020-06-09 21:02:45
Elinize sağlık
Unknowobject07 (679 puan) Üye
2020-05-05 19:58:22
elinize sağlık
deden18 (428 puan) Üye
2019-10-20 08:58:36
çeviri için teşekkürler
deden18 (428 puan) Üye
2019-10-19 15:38:52
çeviri için teşekkürler
maahhaam (4749 puan) Üye
2019-08-15 07:11:13
çeviri için teşekkürler
Vampire (369 puan) Üye
2019-04-19 15:44:48
Teşekkürler
blade (3267 puan) Üye
2019-02-02 22:32:55
Çeviri ve edit için teşekkürler