Overlord
Ainz Ooal Gown'un Büyü Krallığı - 4
Ainz kendi yalnızlığına gülümsedi ve nazikçe elini salladı.
“Hayır, dediğin gibi olabilir. Ancak bunun sebebi cidden
istediğim bir şey olmaması. Eğer bir istediğim olursa doğal olarak hemen emir
veririm.”
“Zamanı geldiğinde umarım bana Muhafız Başı olarak
arzularınızı yerine getirecek kişileri seçmeme izin verirsiniz,” diye cevapladı
Albedo başını eğerken. Kafasını tekrar kaldırdığında yüzü kızarmış görünüyordu.
“Ancak bugünkü kıyafetleriniz oldukça olağanüstü. Ok sıra dışı bir şekilde
parlak. Hayır, parlamalarının sebebi sizin onları giymeniz, Ainz-sama.”
Albedo övgüler yağdırmaya devam etti.
Kafatası bir ışık yaymadığından bahsettiği parlaklık büyük
ihtimalle düğme yerine kullanılmış mücevherlerdi. Ainz bunu düşününce kendi
kendine kafa salladı.
“Öyle mi? O zaman sana teşekkürlerimi sunmalıyım, Albedo.”
“Çok naziksiniz. Ben sadece olanı söyledim. Ainz-sama, siz
cidden de…”
Ainz, heyecanlı bir şekilde konuşmasına devam etmek isteye
Albedo’yu elini kaldırarak durdurdu. Konuşmasına izin verirse bu övgülerin
bitmek bilmeyeceği hissine kapılmıştı.
“Bunu konuyu başka bir zamana bırakalım. Pekala, sen ve
diğerleri dün hangi belgeleri idare ediyordunuz Albedo?”
“Peki.”
Albedo tatlı bir şekilde yanaklarını şişirdi ve o sırada da
Büyük Lichler emirlerini yerine getirmek üzere belgeleri masaya bıraktı.
Birbiri üstüne istiflenmiş belgeler oldukça kalın duruyordu.
Dosyaların kendileri çok fazla şey içermiyordu ancak onlara eklenmiş birçok
destekleyici belge bulunuyordu. Tıpkı eski mesleğinde birçok bölgeden bilgiye
ihtiyacı olması gibi bunlar da büyük olasılıkla karışık problemleri engellemek
için yapılmış hazırlıklardı.
Kalbini buna hazırlamıştı. Ainz tüm sabahını kendini bu ana
hatırlamak için harcamıştı.
Suzuki Satoru sadece sıradan bir personeldi ve şirketin
operasyonlarına çok fazla karışmıyordu. Ona böyle birinin bir ülkeyi yönetip
yönetemeyeceği sorulsaydı Ainz kendinden emin bir şekilde “hayır” diye cevap
verirdi. Bir operasyon yöneticisi bile bir ülkeyi yönetirken oldukça zorluk
çekerdi.
İşleri daha da karıştıran şey Ainz’in mutlak bir hükümdar
olmasıydı. Söylediği sözlerde bir hata bile olsa astları toplanıp bunu
gerçekleştirmek için uğraşırdı.
Bundan daha korkunç bir şey olabilir miydi? Ainz’in ağzından
çıkan tek bir kelime toplu ölümlere sebebiyet verebilirdi.
Böyle bir durumda ne yapabilirdi?
Cevap oldukça basitti. Tıpkı kıyafetlerinde yaptığı gibi bu
sorumlulukları daha kapasiteli kişilere vermeliydi.
Bir patronun, astlarını, yetenekleri ve güçlerine göre görevlendirmesi
de bir patronda olması gereken özelliklerden biriydi.
Ancak tüm görevleri başkalarına pay etmenin getirdiği
problemler de vardı. Elbette, tüm her şeyi Albedo’ya bırakıp kendi
rahatlayabilirdi. Ancak o bir kraldı, göstermelik bir figür değil. Yüksek
mevkide biri olarak doğru bir üst olmak için bir üstün sahip olduğu
sorumlulukları yerine getirmesi gerekiyordu.
“Bilmiyorum,” diyerek geçiştiremeyeceği birçok görevi vardı.
Böylece Ainz dikkatlice istiflenmiş tüm belgeleri okuyarak
kraliyet mührünü basmaya başladı.
Ritmik olarak birkaç belgeyi damgaladıktan sonra Ainz durdu.
Birini bugünün hedefi olarak seçti. İçeriğini incelemek için açtı. Ve sonra…
Hiç anlam
veremiyorum. Bunun materyal
kaynaklarıyla bir alakası var mı ki? Bu o kadar önemli mi? Büyük Lichler cidden
anlıyor mu? Şey, hepsi benim tarafımdan oluşturuldu. Yeteneklerindeki bu
farklılık nasıl açıklanabilir? Yine de tüm bunları okumak çok yorucu. Sanki
resmi belgeler okuyormuş gibi.
Diğer sayfalara yapılan referanslar dolayısıyla bazı
kelimelerde sürekli sayfaları evirip çevirip durmak gerekiyordu. Olumsuz bir
karara varmak için önceki çıkardıkları sonucu temel alıp bir ana fikir
oluşturmuşlardı. Ayrıca yazıdaki birçok olumsuz ifade yüzünden konuyu anlamak
çok zordu.
“Albedo.”
“Buyurun, Ainz-sama! Bir şey dikkatinizi mi çekti?”
“Hayır, konuyla alakasız ama aklıma bir şey geldi.
Kanunların yasalaşması nasıl gidiyor?”
Ülkeye Büyü Krallığı deniliyordu fakat özel bir kanunu
yoktu. Onun yerine Krallık’ın eski yasalarını kullanıyorlardı.
“Şimdilik sadece taslak halinde. Eğer yeni yasaları çok
agresif olarak zorlarsak bir memnuniyetsizlik olabilir. Bu yüzden öyle yapıp
yapmamak konusunda kararsızız.”
İnsanlık konusunu zerre umursamayan Albedo’nun böyle
konuşması oldukça garip gelmişti. Yine de Ainz rahatlamanın etkisiyle kendi
göğsünü okşamadan edemedi.
“Her ne kadar Demiurge ile önceden bu konuyu konuşmuş olsam
da… Krallık’ın yasaları sizin gibi mutlak bir hükümdara yeterince güç verecek
yasalar değil, Ainz-sama. Şu anda Krallık’ın yasalarını alıp onun üzerinden
gitmeyi düşünüyoruz.”
“Başka konularda daha kendime güvensem de…”
Bu bir yalandı. Ainz neredeyse hiçbir konuda kendine
güvenmiyordu.
“Maalesef ki yasa konusunda pek de bilgili değilim. Nasıl
uyun görüyorsanız öyle yapın. Size güvenim tam.”
“Peki! Anlaşıldı.”
Albedo’nun yüzüne bir memnuniyet oturmuştu. Eğer Ainz
dikkatle baksaydı kanatlarının arkasında titrediğini görebilirdi. O ve Demiurge
nedense Ainz’i sürekli kendilerinden bir adım ötesini düşünebilen bir dahi
olarak görüyordu.
Bu sebepten dolayı Ainz bir şeyi bilmediğini söylediğinde
her ne kadar yüksek zekalı varlıklar olarak yaratılmış olsalar da kendi
varoluşlarının bir değeri olduğunu düşünüyorlardı.
“Yine de yasalardan anladığınız konusunda yalan söylemenize
gerek yok...”
“Hayır, yalan değildi. Hukuk konusunda uzman birisi
değilim.”
“Anlıyorum… Hiçbir yasa tarafından bağlanmamış yüce bir
lider olarak böyle bir perspektiften görüyor olmalısınız. Ne dediğinizi
anlıyorum.”
Ainz yanlış anlaşıldığını hissetmişti ama meseleyi görmezden
gelmeye karar verdi. Sonuçta bunu ona nasıl açıklayacağına dair hiçbir fikri
yoktu. Onun yerine basit bir şekilde gülümsedi. Bu his ona oldukça tanıdıktı.
Tıpkı çocukların ebeveynlerine yeteneklerini gösterdiklerinde gururlanmaları
gibi.
“Bir sorun mu var?”
Albedo’nun suratındaki şaşkın ifade Ainz’i daha da çok
eğlendirdi. Yine de tüm neşenin kendinde olması oldukça kaba olurdu.
“Affet beni fakat ne kadar mutlu olduğunu görünce tatlılığın
karşısında dondum kaldım. Nasıl desem… Açıklaması biraz zor.”
Bunu dediği anda tavandaki Sekiz Kenar Suikastçılarında bir
hareketlenme oldu, ancak sonra durdular.
“Ah~, ne kadar da utanç verici.”
Albedo elleriyle yanaklarına bastırdı. Ainz, Albedo’nun
yüzünün nasıl kızardığını görünce onu ne kadar rahatsız hissettirmiş
olabileceğini fark etti ve hafif bir öksürüle önündeki belgelere odaklanmaya
karar verdi.
NPC’lere tıpkı arkadaşlarının çocukları gibi davranmak
onları biraz utandırıyordu.
Kabalığından dolayı kendini biraz suçlu hissetti, ama bir
şey demek yerine son belgeyi de damgaladı. Bununla birlikte görevlerinden biri
tamamlanmıştı.
Dosyaları, o sırada elleriyle ağzını kapatmış olan Albedo’ya
uzattı. Albedo da Büyük Lichlere verdi belgeleri.
“O zaman her zamanki gibi başlayalım. Bugünkü eleme
yapacağımız şeyler bunlar.”
Ainz çekmecesini açtı ve istif halinde kağıtlar çıkardı.
Bunlar Nazarick’teki kişilerin, Büyü Krallığı’nı geliştirmek amacıyla verdiği
fikirler ve önerilerdi.
Her sabah bunları okuduktan sonra Ainz, önerileri bir
kağıtta toparlayıp sesli bir şekilde Albedo ve diğerlerine okuyordu.
“Değerli zamanınızı hepsini teker teker yazmak gibi basit
işlere harcamanıza gerek yok, Ainz-sama.”
“Hayır, yazıyorum çünkü direkt olarak bana yönlendirilmiş
bir öneri olabilir. Zaten bedenimin uyku ihtiyacı da yok. Hiçbir şey yapmazsam
asıl o zaman vaktimi boşa harcamış olurum.”
Bu da bir yalandı. Daha doğrusu doğru tek kısım bir şey
yapmazsa boş boş duracağıydı. Ancak zamanını okuma, banyo yapma, rol yapma
yeteneklerini geliştirme ve temsili dövüş gibi şeylere ayırabilirdi. Yine de
Ainz bunu kendi eliyle yapmak zorundaydı çünkü yazdıkları şeylerin arasına
gizlice kendi tavsiyelerini de ekliyordu.
Ainz bunu yapıyordu çünkü eğer bu tavsiyeleri direkt olarak
verecek olsa astları bunları gerçekleştirmek için hemen uğraşa girerlerdi. Her
ne kadar tavsiyesi kötü olsa bile. Bu da çok trajik sonuçlar doğurabilirdi.
Bu sebepten dolayı bu önerileri anonim olarak veriyor ve
Albedo’nun üçüncü bir taraf olarak tarafsız bakmasını umuyordu. Ek olarak
tavsiyelerin sahiplerini ifşalamadığı için Ainz’in yetenekleri hiçbir zaman
sorgulanmayacaktı. Bir taşla iki kuş.
Ainz önerileri en üstten okumaya başladı.

