Overlord
Ainz Ooal Gown'un Büyü Krallığı - 18
“Tamamen doğru. Ama öyle bir şey olursa, özel yetenekler
barındıran değerli profesyonel maceracılar tükenirler. İnsanın olgunlaşması
uzun zaman aldığından, herhangi bir yetenekli bireyin ölümü büyük bir kayıp
olur. Bu yüzden Maceracılar Grubunun sahibi olmak istiyorum. Ve ardından
emirlerimi yerine getirmenin karşılığında tam desteğimi kazanırlar.”
“Bu çok çekici bir teklif... Ancak, doğrulatmak istediğim
bir şüphem var. Bilinmezi anladıktan sonra, Sihirli Krallık’ın istila güçlerine
mi katılacağız?”
“Bu çok karmaşık bir soru. Bu ihtimali tamamen eleyemem.
Sonuçta eğer bilinmeyen diyarlarda, bizi işgal etmeye hazırlanan bir düşmanın
varlığını öğrenirsek, bu değerli bilgiyi kullanıp ve inisiyatif alıp ilk
saldırıyı yapmak gayet mantıklı olur. Bu sözde düşmanlar Gulyabaniler veya
Orklar gibi ıssız yerlerde yaşayan yarı insanlar olabilir. Hatta belki de
onlara güçlerimiz arasındaki farkı göstermek için bir istila bile başlatmak
gerekebilir. Eğer yanı başında pençelerini bileyen vahşi bir hayvan varsa, ilk
saldırıyı yapmak istemez misin?”
“Tıpkı dediğiniz gibi, ama―”
“...Hımm?”
“Bir sorun mu var majesteleri?”
“Bir şey yok. Böldüğüm için özür dilerim. Az önce ne diyordun?”
“...Anlaşıldı. Ancak benim canımı sıkan kısım, huzur
içinde yaşayan bu ırklara boyun eğdirmek için güç kullanmanın doğru olup
olmadığı.”
“Mesela hangi ırklar? Elfler mi yoksa?”
“Olabilir.”
“...Böyle detaylar, ulusal politikaya bağlı olduklarından
çok gizlidir, bu yüzden bunları açık açık konuşamam. Eğer istila ve fetih,
Sihirli Krallık için avantajlı olursa, öyle yapabiliriz, veya yalnızca
dezavantajlı olacaksa, böyle eylemlerden kaçınırız. Bu ülkeler arası gayet
yaygın, değil mi? Ancak eğer olay basit bir istila meselesine dönüşürse,
emrimde yeterli miktarda askeri güç olduğunu açık açık söyleyebilirim.
Maceracılardan düşman uluslardan bilgi toplamalarını veya benim için yolları
izlemelerini istemiyorum. Daha önce de dediğim gibi tek isteğim, bilinmeyenleri
keşfetmeleri. Bu konuda sana söz veriyorum.”
Ancak bunu der demez Ainz, Ainzach’a sordu:
“Yine de ırklara çekiciliklerine göre farklı davranıyor
gibisin. Neden konu Orkları ve Gulyabanileri istila etmek olduğunda ‘Huzur
içinde yaşayan bu ırklara boyun eğdirmek için güç kullanmak doğru olur mu?’
demedin?”
“Çünkü onlar yarı insan―!”
“Hahahaha. Anladım, demek öyle. Demek böyle düşünüyorsun.
Anladım, çok iyi anladım. Ee, cevabın nedir?”
Ainzach, bir şey demek istiyormuş gibi göründü, ama ardından
hemen başını salladı. Muhtemelen fikrini değiştirdiği içindi.
“Sorunuza hemen yanıt vermek zorunda mıyım Majesteleri?”
“Kesinlikle. Cevabını hemen duymak isterim.” Ancak bu,
önemli bir mesele ve diğerleriyle görüşmeden evvel hazırlanmak gerek. Zaman
istemesi konusunda yapılacak bir şey yok. Ancak, ne düşündüğünü bilmek
istiyorum Ainzach.”
Ainz, Ainzach’ın gözlerine yakından bakabilmek için
eğildi.
“Çok kızgınım. Dahası, basit canavar katillerinden başka
bir şey olmadığınız için üzgünüm. Ne cüretle kendinize maceracı dersiniz?
Ainzach, sen ne düşünüyorsun? Hükmüm altına girmeye gönüllü müsün? Sizden
umuyorum ki―”
Ainz burada bir anlığına durdu. Ardından gücün gözlerine
ve sesine akmasına izin verdi.
“―Böylece hepiniz ‘Maceracı’ olabileceksiniz. “
Odayı gerginlik kapladı. Ainz, bitirici hamlesiyle
katledilmiş bir rakibi gözlemlercesine nefesini tuttu ― her ne kadar nefes
alamasa da ― ve Ainzach’ın yanıtını bekledi.
“...Bunun çok çekici bir teklif olduğunu düşünüyorum.”
Ainz’in boş göz bebeklerindeki ışıklar yandı. Reddetmek
için bir sebep bulacakmış gibi görünmüştü.
“―Bu yüzden, bu teklifi kabul ederler mi diye diğerlerine
sormak istiyorum. Bizim gibi maceracıları böyle bir amaç için kullanmak, bir
hayalin gerçekleşmesi gibi. Sihirli Krallık’ın ajanları olmak, orta yolunu
bulabileceğimiz bir teklif. Eğer eski bir maceracı olarak konuşmaya iznim
varsa... Seve seve yardım ederim.”
―Ha? İşe yaradı mı yani?
“Hadi ama...”
Ainz sırtını kanepeye yasladı.
Konuşmasının başarılı olmasından ötürü duyduğu neşe, her
yerine yayıldı. Sanki bir anlaşmayı kapattıktan sonra müşteriyi odada bırakıp
ardından bir kahveciye koşup şirketi arayarak telefonda “Başardım!” diye
bağırıyormuş gibi hissediyordu.
Bir maceracı olarak deneyimlerini burada kullanacağını
beklemiyordu. Hayır, Ainz bu deneyimden ötürü böyle bir teklifte bulunabildi.
Tam o esnada Ainz’in aklına hemen dillendirilmesi
gereken, önemli bir şey geldi. Bu, Sihirli Krallık’ın zihninde canlandırdığı
geleceğiyle alakalıydı.
“Ah, tabii ya. Bir şey daha var.”
Ainz, kemiğimsi bir parmak kaldırdı.
“İnsanları korumak istediğini söylediğinde, bununla tüm
insansıları kastetmiştin. Bu yüzden maceracıların amacı bu tanıma uyan tüm
insanları korumak.”
“Evet. Bu doğru, Majesteleri.”
“Ardından konu istila etmeye gelince, yarı insan
oldukları sürece bunun sorun olmadığını söyledin. Doğru mu?”
Ainzach kafasını salladı, yüzünde “ne olmuş yani?” dermiş
gibi bir ifade vardı.
“Sihirli Krallık, tüm ırkları vatandaşı olarak kabul
edecek. Yani yalnızca insansıları değil, yarı insanları ve heteromorfları da.
Bu yüzden eğer maceracıların felsefesi, insanları korumaksa, o hâlde yarı
insanları ve heteromorfları da korumalısınız.”
Ainzach’ın gözleri fal taşı gibi açıldı.
“Siz neler diyorsunuz?!”
“...Sorun nedir? Neden bu kadar telaşlandığını
anlamıyorum. Ülkemde insanlar, yarı insanlar veya heteromorf varlıklar arasında
fark yoktur. Eğer beni kralları olarak kabul ederlerse, hepsi benim
halkımdandır.”
“B-Bu çok saçma. Bu imkânsız, Majesteleri!”
“Öyle mi? Krallığın kuzeyinde Cumhuriyet isimli bir ülke
olduğunu duydum. Orada bir sürü ırk bir arada yaşamıyor mu?”
“Kesinlikle, öyle bir ülkeyi duym... Hayır! İnsanları
yemek olarak gören o ırklarla bizi bir arada yaşatmaya mı niyetlisiniz?”
“Tıpkı dediğin gibi. Sihirli Krallık, vatandaşların diğer
vatandaşları yemesine izin vermeyecek. Bunu yasa yapacağım. Bu yeterli olmalı,
değil mi? Ancak, eğer vatandaşlarımdan olmayanları avlarlarsa, onları
durdurmayacağım. Sonuçta ben insanların yemek kültürlerine karışan biri
değilim... Hayır, bir ırkın üyelerinin et olarak satılmak için katledilmesi,
zihne zararlı... Belki de bunu daha sonra tartışmalıyız.”
Lupusregina’a göre yCarneliler Goblinlerle ve
Gulyabanilerle uyum içinde yaşıyordu. Bu
yüzden bunun, bu şehir için imkânsız olması için bir sebep yok. Ancak işin
içindeki insan sayısı, mevzuyu karmaşıklaştırabilir.
“T-Tam olarak ne yapmayı hedefliyorsunuz?”
“Kesinlikle çok fazla şaşırtıcı soru soruyorsun. Neden
siz yaşayan varlıkların birleştirilemeyeceğini söylüyorsun? Namevtlerden biri
olarak, bunu anlamayı çok güç buluyorum. Benim için insanlar ve goblinler
arasında bir fark yok. Bütün ırklar emrim altında eşit olacak. Tabii ki ben
mutlak hükümdarınız olarak sizden üstün olacağım, keza astlarım da öyle.”
Ainzach’ın nefes alıp verme hızı sürekli değişiyordu
fakat en sonunda sakinleşti.
“Yani goblinleri sancağınız altına alıp ― onları
vatandaşınız mı yapacaksınız?”
“Daha evvel dediğimi duymadın mı? Orkları ve
gulyabanileri de vatandaşım yapacağımı söyledim, değil mi?”
“A-Affedin beni. Bunu duydum, ama köleleriniz olacağını
düşünmüştüm.”
“Bu, elfleri köle olarak gören bir ırka yakışır bir
cevap. Dediğimi tekrar etmeme izin ver: Hükmüm altındaki tüm ırklar eşit
olacak.”
Ainzach’ın nefes alıp verme şekline baktığında Ainz,
adamın niyetini anlayıp anlamadığını merak etti.
Ainz’in sözleri aşırı biçimde yorumlanacak olsaydı, Sihir
Krallığı vatandaşlarının, Nazarick’in Büyük Yer Altı Mezarı’nın köleleri
olacağı şeklinde yorumlanırdı. Ama tabii ki böyle diyemezdi. Veya böyle
demesine gerek yoktu. Ainzach’ın bu konu hakkında bir şey dememesi en iyisi
olurdu.
“Korumam altında bir sürü goblin var. Birkaç gün içinde
bir goblin grubu, E-Rantel’i ziyaret edecek. Onlara karışmayı deneyin.
Goblinler hakkındaki önyargıların kesinlikle paramparça olacak. Buna ek olarak,
Kertenkeleadamlar fazla et yemezler, ana yemekleri balıktır. Orman Perileri ve
treantlar temiz suyu ve güneş ışığını severler ve insanlara yalnızca meşru
müdafaa amacıyla saldırırlar.”
“Çoktan sancağınız altına bu kadar kul topladınız mı?”
“Buna hiç şüphe yok. Tebaalarım olmuş bir sürü yarı insan
ve heteromorf var. Oh, konudan saptık galiba. O hâlde Ainzach, bunu Maceracılar
Loncasının, Sihirli Krallık’ın bir parçası oluşunu onayladığın şeklinde
varsayıyorum?”
“―Majesteleri sözlerine sadık kaldığı sürece.”
“Fazla endişeleniyorsun, değil mi? Yalan söylemiyorum.
Maceracılar bilinmezleri keşfetmeye koyulmalı.”
Eğer mümkünse bütün ırklarla ekip kurup onları göndermeyi
umdu.
“O hâlde meseleyi diğer maceracılara açıklama görevini
sana bırakıyorum. Eğer devlet memuru olmayı onaylamayan maceracılar varsa, o
zaman onları özgür bırakmaktan yana hiçbir sıkıntım yok.”
“İyi olacaklar mı?”
“Zoraki işbirliği yapmaları etkili olmaz. Organizasyonun
yapısında böyle büyük değişiklikler yapmak ve şu anki yöntemlerden sapmak, bir
sürü soruna neden olabilir. Bu yüzden mevcut durum bir nebze korunacak. En
bariz değişiklik, lonca ve lonca ustası için bir soruşturma ofisinin kurulması
olacak.”
Geriye bir tek en önemli kısım kalıyor: Sihirli
Krallık’ın Maceracılar Loncasına daha fazla maceracının katılmasını sağlayacak
teşvikler.
“Sihirli Krallık’ın sunduğu destek, esas olarak bir
eğitim tesisinin kurulması yönünde olacak. Maceracıların uzak diyarlara,
bilinmez canavarlar tarafından katledilmek için gönderilmesi büyük kayıp olur.
Bu yüzden şu anki yöntemden daha pratik bir eğitim gerekli olacak.
Maceracıların takım savaşına hazır olması gerektiğini göz önünde bulundurursak,
içine dalabilecekleri bir labirent inşa etmek iyi bir fikir olabilir.”
Ve canavar kısmı da Nazarick’in POP namevtleriyle
doldurulacak.
“...Bunun çok iyi bir fikir olduğunu düşünüyorum. Bu
kesinlikle ayarlanabilir bir girişim.”
Ekip, maaş istemeyen namevtlerden oluşacağından, yönetme
ücreti fazla yüksek olmayacak. Ancak bilgi konusunda tamamen açık olmanın
gereği yok. Kişi, ihtiyaç duyduğunda hiç tereddüt etmeden iyilik satmalı.
“Kesinlikle, bu ayarlanabilir bir yatırım gerektirir.
Ancak bu, şu anki gerekli harcamalar bütçesinin sınırları dahilinde. Sonuçta
maceracılar, Sihirli Krallık için değerli insan kaynakları.”
“Çok minnettarım Majesteleri.”
“Resmi kurallara göre davranmana gerek yok. O hâlde buna
ne dersin? Bunun maceracıların ilgisini çekeceğini düşünmüyor musun?”
“Labirent düşük seviyeli maceracılar için kesinlikle ilgi
çekici olur, ama maceracılar eğitimlerini tamamladıktan Krallığın veya
İmparatorluğun loncasına geçmek isterlerse ne olacak?”
“Buna tabii ki izin verilmeyecek. Burası bir devlet
organı. Yanlış kullanımı vatan hainliği sayılır.”
“Anladım... Görünüşe göre bu kısmı dikkatlice açıklamam
gerekecek.”
“O hâlde yüksek seviyeli maceracıları nasıl çekelim?”
“Ödeme yapmak bunun için en iyi cevap gibi duruyor.”
“İnsanın karnı hayallerle doymuyor sonuçta.”
“Tıpkı dediğin gibi. Buna ek olarak, daha iyi silahlar,
zırhlar ve diğer büyülü eşyalar olmadan güçlü canavarları yenmek imkânsız olur.
Bu eşyalar genelde çok pahalıdır.”
“...Hımm. Bu da var.”
Toplu üretim, böyle ekipmanların fiyatını düşürebilir.
Ancak güçlü maceracılar çok nadirdir. Bu yüzden ekipmanları özel yapımdır ve bu
da fiyatlarını artırır. Buna ek olarak böyle nadir eşyaları yapabilen insanlar
da çok nadir ve bu da fiyatları daha da artırıyor. Bu sorunları da çözmenin bir
yolunu bulmalıydı.
“Buna ek olarak, Krallık ve İmparatorluktaki
maceracıların da burasını duymasını istiyorum. Bunun için bir fikrin var mı?”
“Siz Majestelerinin kurduğu Maceracılar Loncası,
İmparatorluk ve Krallığınkilere kıyasla kesinlikle arzulanan bir şey. Haber bir kez yayıldığında, çeşitli ulusların
loncaları maceracılarının çalınmaması için karışmaya çalışabilir. Sonuçta her
ülke maceracıları kozları olarak görüyor ve maceracılarının başka bir ülkeye
gitmesinden hoşnut olmazlar.”
“Kesinlikle doğru söylüyorsun. Bunun için nasıl bir çözüm
geliştirilebilir?”
“Bu soruya hemen yanıt vermem çok güç. Biraz düşünebilir
miyim?”
“Şimdi aklıma geldi, tabii ya. Benim de gelecek için bir
yol haritası çizmem gerek...”
Bu yüce hedef, Ainz’in tek başına ulaşması için biraz
aşırıydı. Sakinleşmesi, düşünmesi ve başkasıyla görüşmesi gerekiyordu.
Ainz ayağa kalktı.
“O hâlde biz gidelim―” dedi Ainz kaba bir şey söylemeden
önce çabucak ağzını kapatarak. Bir kral böyle konuşmazdı. “Bu konuları şimdilik
burada bırakacağız. Seninle yeniden görüşeceğim.”
Ainzach çabucak ayağa kalktı ve başını eğdi.
“Anlaşıldı, Majesteleri.”
Ainz ardına bile bakmadan Beşinci’nin açtığı kapıdan
çıkarak odayı terk etti.
İç çekmek istiyordu ama hâlâ loncadaydı. Bunu şimdi
yapması çocukça olurdu.
Ainz, Keruvları Maceracılar Loncasından çıkardı. Biraz
daha uzaklaştıktan sonra, sessizce iç çekti.
Ahhhh~ Pestilim çıktı resmen...
Ainz Ooal Gown yorulduğunu söyleyemezdi, ama Suzuki
Satoru resmen beyninin aşırı ısınmasından ötürü ağlıyordu.
Albedo’yla Maceracılar Loncasını ele geçirmeden önce
konuşmadan önce bir güzel dinlenmeliyim. Ayrıca Albedo’yu bu plana ikna etmenin
bir yolunu da bulmalıyım. Yapılacak çok şey var.
Ainz sessizce ilerledi. Işınlanma büyüsünü kullanmadı,
onun yerine eve varana kadar aklına güzel bir fikir gelmesi için dua etti.
