Overlord
Bilinmeyen Topraklara Hazırlık -4
“Nedir?”
“Neden Zaryusu böyle yüksek bir övgüye layık?”
İşin aslı, Ainz’in Zaryusu’yu övme gibi bir niyeti yoktu. Basitçe,
onu nadir beyaz kertenkeleadamın kocası olarak görüyordu. Fakat sebep olarak
bunu da sunamazdı tabii ki, o yüzden bir mazaret bulmak için beynini zorladı.
“Oldukça göze çarpan birisi. İşin aslı, Nazarick’teki eğitiminin
oldukça iyi sonuçlar verdiğini duydum. Ben de bu sadakatini ve faziletini, eşit
oranda bir cömertlik ile ödüllendirmek istedim.”
“Nazik sözleriniz için yerden göğe kadar minnettarım, Majesteleri.
Gelecekte daha fazla sadakat ve bağlılık göstermek için elimizden geleni
yapacağız.”
“Mm. Bu kararlılıkla devam edin.
Cömer bir tavır ile kafa sallayan Ainz, soracak başka sorusu olup
olmadığını düşündü. Seçkin bir hükümdar büyük ihtimalle kertenkeleadamların
köyleri hakkında durumları öğrenip Cocytus’un raporları ile karşılaştırmak
ister ve böylece sormak için birçok derin soru elde etmiş olurdu. Ancak Ainz
bunu yapamazdı.
Ainz tam onu azledecekken aklına bir şey geldi.
“Sizin köyünüzle ilgili değil, fakat Azellisia Sıradağlarındaki
cüceler hakkında ne biliyorsunuz?”
Kertenkeleadamların köyü, Azellisia Sıradağlarının eteklerinde yer
alıyordu.
“Majesteleri, onları daha önce duydum.”
Ainz öylesine sorduğu bu soruya bir cevap beklemiyordu. Kalbinde
bir sevinç ile, kertenkeleadamdan, cüceler hakkında bildiklerini anlatmasını
istedi.
“Tüm saygımla belirtmeliyim ki, hizmerkarınızın söyleyeceği şeyler
sadece bir tanıdığından duyduğu şeylerdir. Cüceler, üretimi bol olan madenlere
şehir kurarlar ve kazdıkları cevherleri kullanararak her türden savaş ekipmanı
yaparlar. Bu silahlar ve zırhlar arasında çok nadir metallerden yapılmış olanları
da vardır.”
“Çok nadir metaller mi dedin?”
Bir anlığına Ainz, şaşkınlıktan küçük dilini yuttuğunu hissetti.
Bu sözler, nadir eşyaları toplamayı seven bir oyuncu için oldukça
cezbedici sözlerdi.
“Bu metallerin ismini biiyor musun?”
“Maalesef ki hizmetkarınızın bu konuda bilgisi yok, Majesteleri.
Bilgim o kadar ileriye gitmiyor.”
Bir memnuniyetsizlik Ainz’e yayıldı ve o da böyle aptalca
beklentilere girdiği için kendini azarladı.
Momon olarak maceralara çıkarken metaller hakkında bir şeyler
öğrense de adamantitten daha sert bir şeyin havadisini duymamıştı. Bu dünyada
orichalcum ve adamantit bile ultra nadir metaller olarak görülüyordu.
Kertenkeleadamın bahsettiği bu yabancı metallerin onlardan daha iyi olma
olasılığı düşüktü.
Yine de Ainz içindeki köpüren beklentiyi bastıramıyordu.
Eğer toprağın altında yaşıyorlarsa, Ainz’in standartlarına göre
bile nadir olan metallere erişimleri olması mümkün müydü?
Eğer... Evet... Ya bu dünyada, YGGDRASIL’deki prizmatik cevherler
varsa ve cüceler de onları kazıyorsa? Bu dünyada prizmatik cevherler olsa bile,
bir [Kalorik Taş], yani YGGDRASIL’deki gizli eşyalardan birini üretmek mümkün
müydü ki?
[Kalorik Taş] bir Dünya Sınıfı eşyaydı. Sadece çok büyük
miktarlarda prizmatik cevher elde edilerek, ve sonra da onları harcayarak elde
edilebilen bir eşyaydı. Genellikle de bu oldukça zor bir süreçti, fakat Ainz
Ooal Gown bir zamanlar bunu başarmıştı.
O zamana dek keşfedilmemiş bir İlahi Uranyum madeni bulmuşlardı.
İlahi Uranyum, yedi prizmatik cevherden biriydi ve [Kalorik Taş] için oldukça
önemli bir elementti.
Normalde yeni bir maden bulan bir lonca, cevherleri markette
satmadan önce tamamıyla kendi çıkarları için kullanması gerekirdi. Bunun
nedeni, YGGDRASIL’de tükenen madenlerin yavaşça yenilenmesi ve tekrar toplanmak
için hazır hale gelmesiydi. Ainz Ooal Gown da bunu yapmayı planlamıştı.
Ancak bu Dünya Sınıfı eşyayı elde edebilmelerinin nedeni tamamıyla
şanstan ibaretti.
İlk başta prizmatik cevherleri azar azar markete koydular ve
nadirliğine göre bir fiyatı yükseltmeyi umdular. Ama ardından, Nazarick'in Yüce
Yeraltı Mezarı’nda bulunan büyük prizmatik cevher stokları kendiliğinden bir
reaksiyona girmişti.
Ainz hala, insanların tüm prizmatik cevherlerin yok olduğunu ve
onun yerine yerde duran bir eşyanın olduğunu görünceki ifadelerinden oluşan o
günkü o tuhaf havayı net bir şekilde hatırlıyordu. Bunun için mutlu mu
olmalıyız? diye düşünüp birbirlerine boş ifadelerle bakmışlardı.
Bu tüketilebilen Dünya Sınıfı eşyayı tekrar elde edebileceklerini
öğrendikten sonra [Kalorik Taş]’ı kullanmışlardı. Ardından tekrar bu eşyayı
yapmak istemişlerdi, ancak ne yazık ki İlahi Uranyum madeni onların elinden
alınmıştı ve hayalleri de böylece suya düşmüştü.
Ainz ve diğerleri, İlahi Uranyum’un yükske fiyatlardan satıldığını
görünce hem sevinmiş, hem de üzülmüşlerdi. Nasıl yürütüldüğüne bakınca, onların
bir Dünya Sınıfı eşya üretmesinin imkanı yoktu.
Anılara dalınca Ainz’in yüzünde kötücül bir gülümseme belirdi ve
kalbinden dalga geçti.
Sizi aptallar. Onu tekel altına almanın tüm amacı gerekli miktarı
elde etmekti. Eğer cevherleri satışa sunarsanız o eşyayı yapmanızın hiçbir
imkanı yoktu. Başka bir şey olmadığı sürece...
Ainz, Punitto Moe’nin sözlerini hatırladı.
“Ainz Ooal Gown’un, yani bizim keşfettiğimiz İlahi Uranyum madeni
dışında başka kaynaklar da olmalı. Bildiğimiz kadarıyla bunun için başka
madenleri de var ancak bunu yabancılara sızdırmamak için bizim madenimizi almış
olabilirler,” demişti.
Ancak hemen ardından kendi çıkaırmını çürütmüştü. Bunun sebebi söz
konusu loncanın, Ainz Ooal Gown’u madenlerden atmak için bir DÜnya Sınıfı eşya
olan [οὐροβόρος]’u kullanmış olmasıydı. “[Kalorik Taş]’ı seri üretime geçirmek
için bile olsa, cidden Yirmi’den bir eşyayı harcamaya değer miydi?” diye merak
etti.
(Çevirmen Notu: Οὐροβόρος = Ouroboros)
Ainz, geçmişteki hatıralarını uzaklaştırmak için kafasını salladı.
Yine de aklına gelen şeyleri tamamen yok edemiyordu.
Eğer orada prizmatik cevher yoksa bile, cüceler diğer metaller
hakkında bir şeyler biliyor olabilir. Ya orada, dış dünyaya yayılmamış bir
irfan varsa? Etki altına alma büyümü kullansaydım... Ah, çok düşüncesiz
davranıyorum. Hayal gücümü böyle abartılı şekilde kullanmamalıyım. Yine de, bu
iş rünleri de kapsıyor. Tıpkı düşündüğüm gibi, bu mesela en üst önem arz ediyor
ve hemen ilgilenilmesi gerek.
O sırada, kertenkeleadamın ona baktığını gördü. Görünüşe göre
kendi hayal dünyası içinde kaybolmuştu.
“Görünüşe göre düşüncelere dalmışım. Söyle bana, cücelerden sana
bahseden kimdi?”
“Majesteleri, o kişi Zenberu idi. Tıpkı benim gibi eski bir kabile
lideri.”
“Hoh! O Zenberu demek? ...Umu. Ayaz Acısı’nın da cücelerin
tarattığı bir şey olduğunu mu söylüyorsun? Zenberu’nun, arkadaşlıklarının
göstergesi olarak Zaryusu’ya verdiği bir hediye miydi?”
Kılıcın kökenini Zaryusu’dan duymuştu. Ancak bunu başkalarına
sormak da bilgece bir karar olurdu.
“O, geçmiş günlerden kalma bir yadigar ve Zenberu’dan da gelmedi.”
“Demek öyle...”
Duyduklarıyla uyuşuyordu. Ancak kertenkeleadamların bilmediği bir
şey olabilirdi.
Bu dünyada, YGGDRASIL’de yapılmamış birçok silah var. Örneğin,
pasif yetenek olarak savunmaları yarıp geçen o silah vardı.
Bu dünyadaki büyülü silahlar, bir demirci tarafından dövülmüş bir
silahın bir büyü kullanıcısı tarafından tılsımlanması sonucunda
oluşturuluyordu. Bir başka deyişle, iş güçlü büyülü silahların yapımına gelince
yetenekli bir büyü kullanıcısı, yetenekli bir demirciden çok da önemliydi.
Ancak bu kuralın istisnaları da vardı. Fluder, Clementine'ın sahip
olduğu büyülü hançerlerden yapabiliyordu, ancak aynısı Gazef’in kılıcı için
söylenemezdi.
“Belki de Gazef’in kılıcı mananın doğal emilim ile kendiliğinden
oluşmuştur, ya da Ejderhaların büyüsü ile yapılmıştır,” demişti Fluder ona.
Yine de haklı olup olmadığını anlayamam. Fluder'ın da anlayamadığı
birçok mevzu var. Cüceler de öyle silahlar yapabiliyor mu? Biraz fazla
düşündüğümün farkındayım ama...
YGGDRASIL’deki silahlar -Lonca Silahları ve birkaç istisna hariç-
yapımlarında kullanılan materyallere ve yapan kişinin yeteneklerine göre
belirlenen bir bilgi kapasitesine sahipti. Bu bilgi kapasitesi, ona
eklenebilecek bilgi kristallerinin sayısını bleirliyordu. Bu sebepten ötürü de,
nadir metaller ile daha güçlü silahlar yaratılabiliyordu.
Silahı döven kişi de aynı oranda kilit bir noktaydı. Bu dünyadaki
gibi, YGGDRASIL’de de cüce olarak bilinen insan ırk, zanaatkarlık konusunda
bonus özelliklere sahipti. Bu sebepten ötürü cüceler, silah ya da zırh
demircisi olarak oynamak isteyen karakterler arasında oldukça popülerdi.
Durum böyle olunca, silah üretme irfanına dair Fluder’ın bilmediği
bir şeye sahip olabilirler miydi?
Rünler de mi bunun bir parçası? Mm. Cüceleri kontrol altına
almak... Fena değil. Baş Kütüphaneci ve Demiurge, tomarlara ait deneyler
yürütüyor. Nfirea iksirler üzerinde çalışıyor. Fluder büyülü eşyaları
hallediyor. O zaman silah üretimini de cücelerin yapmasını sağlamalıyım.
Nazarick’i güçlendirmek adına her türlü iş aynı anda yapım
aşamasındaydı. Ainz bunları düşününce memnuniyetle gülümsedi. Ve ardından, Altı
Büyük Tanrı cidden oyunculardan oluşmuşsa, Ainz onlardan 600 yıl kadar geri de
olabileceğini fark etti.
Önümüzdeki birkaç yılı, hayır, birkaç on yılı teknolojik
gelişmeler için harcamalıyız. Şu anda dikkatsiz davranamayız.
Ainz bile hemen bunun farkına vardıysa başkaları da farkına varmış
olabilirdi. Bir lider olarak, özel ya da farklı olduğuna dair asılsız
düşünceleri kafasından atması gerekiyordu.
Eğer benimle aynı şekilde düşünen birisi varsa, cücelerin arasında
faydalı bir şeyler bulma olasılığım daha da artar. Diğer oyuncular,
teknolojilerini geliştirmek ya da silah satın almak için cücelerle iletişim
kurmuş olabilir ve bu süreçte de rün kullanımlarını öğrenmiş olabilirler.
Albedo ve Demiurge’ün fikrini alıp tam ölçekli bir operasyon için
kuvvetlerimizi hazırlasak mı?
Bir saat kadar önce, Cüce Krallığı’nı Aura ile tek başına ziyaret
etmeyi düşünüyordu. Ancak Cüce Krallığı’nın en büyük öncelik olması durumu, bu
gezintiye dair planlarda değişikliğe sebep olmuştu.
Cüce Krallığı hakkında bilgi edinmeli ve ajanlarının da el
altından bilgi toplamasını sağlamalıydı. Aynı zamanda büyüsel gözetim de
oldukça önemliydi.
Şu anda asıl problem bunun ne kadar süreceği idi.
Eğer Shalltear’ın beynini yıkayan kişi orada saklanıyorsa, karşı
tarafa çok fazla zaman vermek oldukça tehlikeli olurdu. Eğer pasif bir duruş
sergilerse rakibi en uygun anı kollayıp bir saldırı düzenleyebilirdi. Bundan
kaçınmak için ilk hamleyi onların yapması gerekiyordu.
Her türlü bu bir kumar olacak. Bir elçi partisi, hm. Cüce Krallığı
ile diplomatik ilişkiler kuracağız. Eğer bir oyuncu saldırı düzenlerse, bir işgal için savaş nedenimiz
olmuş olacak. Ondan sonra harabelerin arasından gerekli bilgileri
edinebiliriz.
Ainz, cücelere gitmeden önce yapması gerekenleri listeledi.
Bir: Oyuncuların varlığını ya da yokluğunu onayla.
İki: Rünleri ve kökenlerini araştır.
Üç: Metalurjilerine ve cevherlerine dair bilgiler ve örnekler
topla.
Ve buna benzer şeyler.
Ancak bunu Ainz’e öylece söylemeyecekleri muhtemeldi. Birinin
teknolojik güçlerini gizlemesi oldukça doğal bir şeydi. Bir bilgi ne kadar
gizliyse o kadar değerli olurdu.
Eğer kendi irfanlarını her yere yayan YGGDRASIL oyuncuları olsaydı
Punitto Moe kesinlikle onları haşlardı.
Ayrıca onlara, Büyü Krallığı için silah ihracat ettirsem ve
maceracılar ucuz fiyattan bu silahları alabilse nasıl olurdu? Çok çekici değil
mi? Ancak bunu yapabilmek için cüceler ile iyi ilişki kurmam gerekiyor. Onları
Nazarick’e köle olarak alabilecek olsam da bu son çare olmalı. Ainzach’a
söylediğim sözlerin daha inandırıcı olmasını sağlamalıyım.
Yine de tüm bunlar bir varsayımdan başka bir şey değildi.
“Kertenkeleadam. Zenberu cüce şehri hakkında bir şey biliyor mu?”
“Evet. Bir süre boyunca cüce şehrinde yaşadığını söylemişti.”
“Demek öyle. Sence Zenberu beni oraya götürür mü?”
Kertenkeleadam düşüncelere daldı ve ardından kafasını kaldırdı.
“En derin özürlerimi sunuyorum fakat hizmetkarınız bu soruyu
cevaplayamaz. Elbette Majesteleri emir verirse Zenberu bunu yapmak için oldukça
hevesli olacaktır. Ancak cüce şehrinden döneli birkaç kış geçmiş, o yüzden ne
kadar hatırladığı konusunda emin olamam...”
“Cidden mi... Eh, durum buysa büyü ile halledebilirim. Sorun
olmaz.”
[Unutkanlık Kontrolü] ile işleri netleştirebilirdi.
Ainzach’ın ve Fluder’ın bu konuda bi şeyler bildiğini uman Ainz,
kertenkeleadamın gitmesine izin verdi.
