Overlord

13 Ocak 2019
Çeviri: Kyuuseishu
Düzenleme: -
2213 Görüntülenme
Bu bölümü 32 Kişi beğendi.
Cilt 11

Yaklaşan Kriz- 5

“Gyaaaaaaaaaaaaaaaaaaah!”



Giren ilk kişi olmak isteyen quagoa çığlık attı ve geriye çekildi. Uzattığı kolu artık yoktu ve kolun olması gereken yerden kanlar fışkırıyordu.



Uğradıkları şok, yanan bir ateşe dökülen soğuk bir su gibiydi.



Ne olduğunu hayal etmek oldukça kolaydı.



Büyük ihtimalle birisi bir tür silahla kolunu kesmişti, ancak bu mümkün müydü ki?



Quagoaların özel yetenekleri, silahlara karşı -ki cüceler genellikle bu tarz silahlar kullanıyordu- olağanüstü derecede dayanıklı olmalarıydı. Kaleye yaptıkları sürpriz saldırıda bazıları yaralanmıştı ancak aralarında ölü yoktu. Elektrik saldırıları tarafından vurulmadıkları sürece bu böyle olmalıydı.



Ama neden yoldaşlarının kolu kesilebilmişti?



Bunun sadece tek bir nedeni olabilirdi.



Bu da, tüm bıçakları def edecek deriye ve posta sahip quagoaların bile kolunu kesebilecek derecede olağanüstü bir kılıç ustasının varlığıydı.



Bir başka deyişle, yavaşça açılan kapının ardında inanılmaz güçlü bir savaşçı vardı.



Quagoalar bir adım geri çekildi ve bu savaşta henüz karşılarına çıkmamış bir duyguyu tattılar. Korku. Bu süre boyunca kapı aralanmaya devam etti.



“Neden geri çekiliyorsunuz?” diye bağırdı güçlü bir ses, saldırı ekibinin arkasından.



“Pu Rimidol klanı arasında korkaklar yoktur!”



“Ohhhhh!”



Bu bağırış, bu fikre katılan Pu Rimidol klanının diğer üyelerinden gelmiş olmalıydı. Paniklemiş olan diğer klanlar da bağırdı ve güçlerini duyurdular.



“Po Gusua klanı korkak nedir bilmez!”



“Zu Aygen klanından kimse de Pu ya da Po klanına kaybetmeyecek! Atalarımızın bize Derey Topraklarından gülmesine nasıl izin verebiliriz?!”



Quagoalara göre, cesur şekilde ölmüş kişiler, çocuklarının başarısını Derey Topraklarından izlerdi. Kendilerini utandıran kişilere ise güldükleri söylenirdi.



Bu sözler quagoaların savaş ruhunu tekrar körüklemişti.



Kolu kopmuş quagoayı duvara doğru çektiler. Saldırı ekipleri mesafelerini korudu ve yakın bir düzene girdiler. Güçlü kılıç ustasını öldürmeye hazırlardı.



“Saldırın! Ne kadar güçlü olursa olsun düşmanın sadece tek bir kılıcı var! Başa çıkabileceğinden çok daha fazla kişiyle ona saldıracağız,” dedi birisi.



“Hayır, kapı açıldığı anda dümdüz saldırmamız lazım. Onu yere serdikten sonra da ezer geçeriz. Ardından şehri yağmalarız.”



“O zaman önden ben gideyim!”



Toza dönüştürülen ve boyaya katılan, Nuran adından bir mineral vardı. Cesur kişiler bu boyayı alır ve cesaretlerinin göstergesi olarak kürklerine iki çizgi çekerdi.



Quagoalar, tek bir cesur kişinin arkasına dizilmişti. Eğer o, kılıç tarafından darbe alırsa yine de onu geriye çekebilirlerdi.



Kapıdaki açıklık artık tek bir quagoanın geçebileceği kadar genişlemişti.



“Saldırın!



Cesur bir bağırışlar, 10’a yakın quagoa harekete geçti.



Başlarındaki cesur quagoa kaskatı kesildi. Onu arkasından ittiren kişiler, bu kılıç ustası tarafından öldürüldüğünü hissetmişlerdi. Ancak artık duramazlardı. Eğer şu anda dururlarsa bu onun cesaretine hakaret etmek demekti.



Bundan dolayı da arkadaki quagoalar, cüce şehrini yakıp yağmalama dürtüsü ile tek yürek olmuş bir şekilde ittirmeye devam ettiler.



Ardından durdular.



Ne kadar ilerlemeye çalışırlarsa çalışsınlar, devam edemiyorlardı. Sanki kalın, devasa bir duvar onları engelliyordu.



Quagoalardan birisi kafasını kaldırdı ve baktı.



Cücelerin bir duvar yapıp yapmadığını merak etmesi oldukça doğaldı.



Görebildikleri tek şey tahmin ettiği gibi simsiyah bir duvardı.



Gözleri sadece bu duvarı görebiliyordu. Ardından duvar harekete geçti.



“OHHHHHHHHHHHHHHHHHHHHHH!”



Bu, tüm havayı titreştiren güçlü bir çığlıktı.



Düşündükleri şey duvarın aslında çok devasa, büyük bir kalkan olduğuydu.



Quagoaların silah ya da zırh kullanmaya dair bir geçmişleri yoktu ancak cüceleri daha önce kullanırken görmüşlerdi. Ancak böyle büyük bir şeyi hiçbir zaman görmemişlerdi. Önlerindeki kalkan, bir duvarla karıştırılacak kadar büyüktü.



Quagoalar bu gelişme karşısında şaşkına dönerken, kalkanın ardındaki mide bulandırıcı bir yaratık kendini gösterdi.



Siyah renkte tam plaka bir zırh giyen, gözleri nefretle kızıla parlayan bir yaratıktı bu.



Cahil bir quagoa bile bunun kötülük ve şiddet dolu olduğunu anlayabildi. Bu ölümün kendisiydi.



Fiyuv diye bir ses duyuldu.



Anında üç tane quagoanın kafası aynı anda havaya fırladı.



“UUUOOOOOHHHHHHHHHHHHHHHHH!!”



Quagoalaın bedenini gören diğer quagoalar kükredi.



Tüyleri diken diken eden bu darbe quagoaların dönüp tüm güçleriyle kaçmak istemesine sebep oldu.



Klanlarındayken kendilerini ölümden korkmayan cesur savaşçılar olarak görürlerdi. Ancak en uçuk rüyalarında bile böyle bir şey olabileceğini hayal etmemişlerdi. Karşılarındaki yaratık tüm cesaretlerini kırıyordu.



Bu durumda neden hemen kaçmıyorlardı ki?



Bunun sebebi bunu yapacak güçlerinin olmamasıydı. İç güdüleri onlara eğer kaçarlarsa arkadan yedikleri tek bir darbede öldürüleceklerini söylüyordu. Ancak karşılarındaki o siyah varlığın gözleri quagoalara yaşamak istediklerini hatırlatmıştı.



“OHHHHHHHHHHHHHHHHHHHHHH!”



Bu kükreyiş, toprağın altından gelmiş gibiydi. Quagoalar cevap olarak sızlandı ve birkaç adım geriledi.



Ardından kendisine sunulan bir fırsatı kullanmışcasına, az öncekine benzer bir varlık gözüktü. Ve ardından...



“Hyaaaaa!”



Quagoalardan birisi çığlık attı.



Sesin sahibine bakan diğer quagoalar kafasını kaybetmiş bir başka yoldaşlarını gördüler.



Ölmüştü. Buna şüphe yoktu. Ancak kolları birden sanki bir şey ararmışcasına hareket etmeye başladı. Bu kesinlikle bir kas kasılması ya da spazm değildi



Varabildikleri tek sonuç, cesedin hareket etmeye başladığıydı.



Bir kabusun içinde tıkılı kalmış gibi, hala hayatta olan quagoalar kendilerini bir korku kafesinin içinde hapsedilmiş olarak buldular.



İki devasa zırhtan klink klink diye sesler çıktı ve yaratıklar, tuhaf kılıçlarını havaya kaldırdı.



***



“Demek saldırı ekibinin raporuna göre kapıyı yıkacak bir yol hala bulamamışlar, değil mi?”



“Evet!”



Astının raporunu dinlerken, kırmızı boyalı kürkü olan quagoa kaşlarını çattı.



Bu quagoa öncü birliklerinin kumandanı Yozu idi. Bir orichalcum kadar sert bir derisi vardı ve metal silahlara olan direnci normal quagoalardan bile fazlaydı. O, bu ırkın üstün üyelerinden olan bir kırmızı quagoa idi.



Yozu bakışlarını, diz çökmekte olan astlarından, asma köprünün öbür tarafında bulunan kaleye çevirdi. Kalenin ardında bir tünel vardı. Tünelden sonra da cüce şehri.



Orayı ele geçirdikten sonra hem güzel bir üsleri olacaktı hem de cevherler için olan mücadeleleri de bitecekti



Geniş bir alan ve eşi benzeri görülmemiş cevher ile mineral kaynakları quagoaları çok güçlendirecekti.



Bu gerçekleştiğinde quagoalar bir gündü tüm bu dağları yönetmeye başlayacaktı.



“Keşke şu ejderhaları yenebilsek...”



Yozu, yanlışlıkla gerçek düşüncelerini ortaya çıkarınca etrafına endişeli bir şekilde baktı.



Birisi duymuşsa bile kimse bunu belirtmiyordu.



Bu Yozu'yu rahatlattı.



Quagoalar eski cüce başkentini ana üsleri olarak kullanıyorlardı.



Kraliyet Sarayı hala gururlu bir şekilde şehirde yükseliyordu ancak şu anda orası bir beyaz ejderhanın bölgesi olmuştu. Bu, dondurucu bir nefes üfleyebilen bir Ayaz Ejderi idi.



Quagoalar, Ayaz Ejderleri ile bir ittifak kurmuştu. Ancak biraz beyni olan birisi bile bunun eşit şartlar altında kurulmuş bir ilişki olmadığını anlardı. Klan Lordu, bunun iki tarafın da ortak refahı için olduğunu falan söylese de bu laflara kendisi bile inanmıyordu.



Gerçek şuydu ki, Ejderhalar güçlü, onların hizmetkarı olan quagoalar zayıftı.



Ejderhalara göre quagoalar acil durumda yiyecekleri yemek ya da basit piyonlardan ibaretti.



Yozu bir keresinde, Klanların Lordu ile birlikte ejderhalar ile karşılaşmıştı. Bu izlenimi de o devasa çeneleriyle sarf ettikleri kudretli sözlerden sonra edinmişti. Aynı zamanda ejderhaların karşısında aşağılık kalan Lord’un görüntüsüne de şaşırmıştı.



Yüce bir kahramanın o duruma düşmesini istemiyordu ancak Yozu aptal değildi. Ejderler ve quagoalar arasındaki aşılamaz farkın oldukça farkındaydı.



Yine de ejderhaların onlara birer aptal gibi davranmalarına izin veremezdi.



Şimdilik bu konuda bir şey yapamayız. O Ejder Lordu ile savaşırsak quagoa ırkı asla yenilemeyecek kayıplar verir. Kazansak bile. Ama... Bir gün.



Bu isteği kalbinde tutan tek kişi o değildi. Ejderhalar ile karşılaşmış tüm quagoalar, yani üst sınıfların hepsi aynı arzuyu taşıyordu.



Öncelikle onların dondurucu nefeslerine karşı bağışıklık kazanmak için bir yol bulmalıydılar. Eğer öyle quagoalar doğmazsa çok büyük kayıplar verirlerdi.



Bunu aramak da oldukça uzun sürecekti.



Yozu bu karanlık düşüncelerini kafasından attı. Şu anda cüceleri yok etmeliydi. Ve henüz bunu yapamamışlardı. Şu anda yapması gereken, geleceği etkileyecek onca şey varken geleceği düşünmesi aptalca olurdu.



Yozu astlarını çağırdı.



“Hey, kaleyi yok edin ve bakın bakalım daha fazla insan sokabilmek için tünel duvarlarını genişletebiliyor muyuz. Ana kuvvet gelmeden önce olabildiğince hazırl...”



Birden, Yozu'nun kulakları dikeldi. Bir yerden gelen bir çığlık duymuştu sanki.

 

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
CodeKX (1676 puan) Üye
2022-08-12 15:57:59
Çeviri edit için teşekkürler
tsuyomi (1601 puan) Üye
2021-08-12 00:10:47
Çeviri için teşekkürler
maahhaam (4749 puan) Üye
2021-01-27 13:12:14
Çeviri için teşekkürler
Demiurge (3142 puan) Üye
2021-01-21 17:46:38
Çeviri icin teşekkürler
stakr (27 puan) Üye
2021-01-06 00:42:42
elinize sağlık çok güzel olmuş
blade (3267 puan) Üye
2020-10-11 21:11:44
Çeviri ve edit için teşekkürler
Demiurge (1721 puan) Üye
2020-07-09 12:43:06
Acaba ayaz ejderlerinin pullarını quagualara yedirsek güç kazanırlar mı?
Bazil (1684 puan) Üye
2020-07-08 15:30:10
Emeğiniz için teşekkürler
Unknowobject07 (679 puan) Üye
2020-05-07 02:25:06
ellerinize sağlık
ARS (1843 puan) Üye
2020-04-20 10:31:34
Bölüm için teşekkürler.
Vampire (369 puan) Üye
2019-12-04 11:27:05
Başınıza neler gelecek acaba
deden18 (428 puan) Üye
2019-09-24 21:33:59
Ejderya diyorlar sanki
Ulaş (1600 puan) Üye
2019-09-24 12:32:36
Ölüm şovalyesi saldı üzerlerine kesin
Demiurge (1721 puan) Üye
2020-07-09 12:42:05
@Ulaş, o tabire uygun başka bir şey yok ki.
KingWd (37 puan) Üye
2020-07-16 16:43:46
@Demiurge, Katıldım.
Devilman (2387 puan) Üye
2019-01-20 15:05:00
Momon mu yoksa hizmetkatlardan biri mi muhtemelen hizmetkar ancak emin değilim
bust3d (3373 puan) Üye
2019-01-14 19:48:34
çeviri için tesekkurler