Overlord
Ayaz Ejder Lordu- 1
Ertesi sabah gelip çatmıştı. Ainz, eski Cüce Başkenti
Feoh Berkanan’ı
geri almak için erkenden çıkmaya karar vermişti, ama tam çıkmak üzereyken
kapıda tanıdık bir yüz belirdi.
Ainz, başını eğdi. Neden burada olabileceğine dair hiçbir
fikri yoktu.
“—Beni
geçirmeye mi geldin?”
“Hayır,
size yolu göstermeye geldim.”
Ainz gözlerini kırptı. Ona yolu göstermesi için bir
Cüceye ihtiyaç duyacağını daha önce söylemişti. Konseyin aniden bu isteği
yerine getirmesine bakılırsa, Ainz, Cücelerin bunu, onu izlemek için yapacağını
ve bu yüzden alakasız bir Cüce seçeceklerini düşünmüştü.
“Dün
sizinle yollarımız ayrıldıktan sonra, diğer rün ustalarından birçok şey duydum.
Kraliyet Başkenti’ne
giden yolu, diğer tüm Cücelerden daha iyi biliyorum.”
“O
hâlde Başkente giden tünel çökerse bana alternatif bir yol bulabilir misin? Yol
esnasında değişebilecek durumlara uyum sağlaman gerek. Bu sorun olmaz mı?”
“Onlara
elimden geldiğince çok çalıştım. Lütfen size rehberlik etmeme izin verin.”
“Umu.”
Ainz düşünmeye başladı.
Açıkçası Gondo’yu yanına almasının yarardan çok zararı vardı. Ancak eğer
Konsey onayladıysa, o zaman Ainz’in bunu reddedip bir değişiklik istemesinden sonra, ona başka
bir rehber bulma ihtimalleri çok düşüktü.
“Sen
savaşçı mısın veya dövüşmenin herhangi bir yolu var mı?”
“Hayır,
yok. O alandaki yeteneklerime hiç güvenmiyorum. Ancak bütün tehlikelerle
yüzleşmeye hazırım ve mahvolup gidersem de kimse sizi suçlamaz. Ayrıca babamın
pelerinine sahibim. Bu da beni seçme nedenlerinden biri.”
Görünmezlik pelerini, sunduğu argümanlara büyük bir
ağırlık kattı.
Ainz rehberini korumayı zaten planlıyordu, ama yanında
hiç dövüş yeteneği olmayan bir Cüce götürmek onu huzursuz ediyordu. Her ne
kadar onu büyülü ile yeniden canlandırabilecek olsa da Gondo’nun “Artık bitti,” diye bir düşünce tarzı
olabilirdi.
“Kraliyet
Başkenti’ndeki tüm
quagoaları kovaladığımı kanıtlamak zorunda mısın? Eğer yolda ölürsen işler
benim için oldukça zorlaşır. Ve daha ründemircisi meselesi de var. Burada
kalmanı tercih ederim.”
Gondo yavaşça Ainz’e yaklaştı ve dedi ki:
“Kraliyet
Başkenti’nin çok
büyük bir hazinesi var. Şu ana kadar yağmalanmadıysa hâlâ cüce hazinelerine
sahip olabilir. Orada babamın silahları ve teknik taslakları da olmalı. Kim
bilir, belki de geçmiş ründemircilerinden kalma gizli kullanma kılavuzları
falan da vardır.”
“Hoh...”
Bu cevapla birlikte Ainz, Gondo’ya devam etmesini işaret etti.
“Gizlice
bunları elde etmek istiyorum. Bunu sizden istemek kabaca olabilir Majesteleri,
fakat Başkent’i
ele geçirdikten sonra lütfen bunu görmezden gelebilir misiniz?”
“Ondan
önce, Hazine’yi
açmak için bir yolunuz var mı?”
“Hayır...
Ancak inanıyorum ki Majesteleri bu konu hakkında bir şey yapabilir, haksız
mıyım?”
Her şeyi
yapabileceğimi mi düşünüyor cidden?
“Yani
küçük bir hırsızın suç ortağı olmamı mı istiyorsun?”
“Bence
bunun açıklamasını, majesteleri Hazine’nin talan edilip edilmediğine bakmak için açtı ve girdi olarak
yapabiliriz Ardından dikkatiniz çok kısa bir süreliğine dağılmış olur. Böylece
bu küçük hırsızlık sizinle bağlantılı olmaz, Majesteleri.”
“”Cüce
kraliyet soyu bölünmüştü. Doğru mu? Kasalarda olacak hazinenin kaydının olduğu
bir hesap defteri falan var mı?”
“Maalesef
ki yok.”
“Bundan
emin olmak oldukça önemli. Eğer bir kaydı varsa çok tehlikeli olur, anlıyorsun
değil mi? Buna izin veremem. Daha da önemlisi, bu hazine senin ülkene ait değil
mi? Hırsızlık yapmak sana hiç mi utanç vermiyor?”
Gondo aşağılayıcı bir şekilde güldü.
“Eh,
o kılavuzlar rünzanaatinden ümidi kesmiş bir ülkeye çok da bir anlam ifade
etmiyor, sizce de öyle değil mi?”
O zaman bir vatan
hainliği? Her ne kadar bu düşünce Ainz’in aklından geçse de onu kötülediğinden falan değildi. Aksine,
o kitapların cüce ülkesinde yok olup gitmesi çok büyük bir ziyan olurdu.
Ancak Gondo’nun hırsızlığı, Cüce Krallığı ile olan tüm bağlarını
koparacaktı. Cüce Krallığı kendi hazinesini yağmalayan birine karşı tolerans
göstermezdi. Bu, Gondo’nun
Büyü Krallığı’na
ihanet etmesini engellemek için bir şantaj olarak kullanılabilirdi.
Ancak aynı şekilde bu Ainz’in aleyhine de kullanılabilirdi.
“Evet.
Zaten ihtiyaçları olmayan kişilere bırakmak çok anlamsız olurdu. Evet, gözlerim
bir süreliğine başka yerde olabilir. Yine de önceden bahsettiğim gibi hazinede
katalogları sen aramalısın. İlerideki herhangi bir tartışmayı önlemek
istiyorum.”
“Anlaşıldı.
Majestelerinin dediği gibi yapacağım.”
“O
zaman, zamanı geldiğinde konuşuruz.”
Her ne kadar konuşmak için belirli bir mesafe uzaklaşmış
olsalar da birisi onları dinliyor olabilirdi.
“Pekala,
konuyu değiştirelim o zaman. Cüce Başkenti’ne ulaşmadan önce önümüze çıkabilecek riskleri anlat bana. Kabaca
söylesen yeterli olur.”
“İyi
bir soru. Cüce Başkenti’ne
ulaşmak isteyenler üç farklı yolu geçmek zorunda.”
“Yol
mu? İlginç. Özetle bakalım.”
“Mm,
ilk yol Büyük Yarık. Geçitin ilerisinde bir eğim var ve bu yol kaleye gidiyor.
Kaleden sonra ise toprağı yarıp geçen Büyük Yarık var. Ancak şu anda asma köprü
yüzünden yol demek çok da doğru olmaz. Ancak Büyük Yarık’ı geçmek isteyen kişi, düşmandan
gelen saldırılara karşı hazırlıklı olmalı.”
“Quagoalar
menzilli silah kullanıyor mu ki?”
“Hayır,
daha önce öyle bir şey duymadım. Ancak kullanmadıklarını varsaymak da tehlikeli
olur, değil mi?”
Oldukça mantıklıydı bu. Kaledeki büyülü eşyaları kullanma
olasılığı da bulunuyordu.
“Ardından,
sıradaki yol akan lav bölgesi. Isınan hava bile ölümcül olabilir. Başkent’e gitmek isteyenler
parçalanmış taşlardan oluşan dar bir yoldan geçmek zorundalar. Zaman zaman
orada devasa bir canavarın görüldüğü de oluyor.”
“Canavar
mı dedin?”
7. Kat’ın
Bölge Muhafızı Guren'in görüntüsü aklına geldi.
Eğer o yaratık da ona benziyorsa kesinlikle sorun
çıkarırdı.
Düşündüm de,
slimelar ve insan topluluğu çok yakın bir şekilde birbirlerine bağlı. Aynısı bu
ülke için de geçerli mi acaba? Eğer burada nadir slimeları varsa onları eve
getirmek isterim.
Ainz, kanalizasyon civarlarında yaşayan slimeları
düşünürken Gondo son yoldan bahsetmeye başlamıştı.
“Son
yol, Ölüm Labirenti. Sayısız dallarla ve zehirli buharla kaplı bir mağara. Eğer
birisi o buharı içine çekecek olursa felç geçirir ve kalbi durmaya başlar.”
Gondo, Aura ve Shalltear’a baktı.
Bu bakış, Ainz için sorun olmayacağını söyler gibiydi,
ancak o ikisi tehlikede olurdu.
Onlara bir şey
olmaz... Eh, oraya geldiğimizde ona söylerim bunu.
“Peki
bu mağaralardaki doğru yol ne?”
“Maalesef
ki bilgim dahilinde değil. Tüm bağlantılarımı araştırdım ancak büyükler bile
bilmiyor. Konsey üyelerinin de hiçbir bilgisi yok. Belki de bir arşivde falan
kayıt altındadır.”
“Ama
o kaydı da bulamadın, değil mi? Eh, bir ülkenin güvenliğine dair kritik öneme
sahip bir dosyayı o kadar kolay bulabilmenden şüphe ederdim zaten. Zamanı
geldiğinde bilgi toplar ve duruma ayak uydururuz.”
Ainz yollara dair olan bu bilgileri kafasına yazdı ve
diğerlerine işaret verdi.
“Gidelim
o zaman.”
